HomeAlevilik

Alevi Hak ve İhlalleri

Alevi Hak İhlalleri Aşağıda Türkiye Cumhuriyeti Anayasası , diğer yasalar ile kararname ve yönetmeliklerde Alevilerin haklarının aleyhinde yer ala

ALEVİLİK NEDİR ?
Kızılbaş Nedir?
Ocak Nedir?

Alevi Hak İhlalleri

Aşağıda Türkiye Cumhuriyeti Anayasası , diğer yasalar ile kararname ve yönetmeliklerde Alevilerin haklarının aleyhinde yer alan hususlar ile Türkiye Cumhuriyeti tarafından imzalanan çeşitli Uluslararsı belgeler bulunmaktadır. Diğer taraftan Alevilerin Anayasa ve Uluslararası belgelerden kaynaklı (verilmeyen veya yok sayılan ) hakları yer almaktadır.


ANAYASA
Cumhuriyetin nitelikleri
Madde : 2 – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
Kanun önünde eşitlik
Madde : 10 – Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.
Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü
Madde : 11 – Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.
Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.
Temel hak ve hürriyetlerin niteliği
Madde : 12 – Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.
Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.
Din ve vicdan hürriyeti
Madde : 24 – Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.
14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir.
Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.
Din ve ahlak eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır.
Düşünce ve kanaat hürriyeti
Madde : 25 – Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.
Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti
Madde : 26 – Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.
(Değişik: 3.10.2001- 4709/9 md.) Bu hürriyetlerin kullanılması, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyet’in temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirmesi amaçlarıyla sınırlanabilir. ( Üçüncü fıkra mülga:
3.10.2001 –4709/9 md.)
Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.
(Ek : 3.10.2001- 4709/9 md.) Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil şart ve usulleri kanunla düzenlenir.
Milletlerarası antlaşmaları uygun bulma
Madde : 90 – /son fıkra
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasa’ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz.
Diyanet İşleri Başkanlığı
Madde : 136 – Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanunda gösterilen görevleri yerine getirir.
633 SAYILI DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI KURULUŞ VE GÖREVLERİ HAKKINDA YASA
Madde : 1- İslam Dini’nin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere; Başbakanlığa bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur.
2820 SAYILI SİYASİ PARTİLER YASASI
Madde: 89 – Siyasi partiler, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşüncelerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanunda gösterilen görevleri yerine getirmek durumunda olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, genel idare içinde yer almasına ilişkin Anayasa’nın 136 ncı maddesi hükmüne aykırı amaç güdemez.
442 SAYILI KÖY YASASI
Madde : 2 – Cami, mektep, otlak, yaylak, baltalık gibi orta malları bulunan ve toplu veya dağınık evlerde oturan insanlar bağ ve bahçe ve tarlalarıyla birlikte bir köy teşkil ederler. (…)
Madde : 13- Köylünün Mecburu İşleri Şunlardır
(…)
14 – Köyde bir mescit yapmak ( yeniden yapılacak ise köy meydanının bir tarafına yapılacaktır.)
1587 SAYILI NÜFUS YASASI
Madde : 43 – Aile kütükleri; ailenin bütün fertlerinin cinsiyetini, adı, soyadı, baba ve anası adıyla soyadlarını, sağ olup olmadıklarını, il ve ilçe itibarıyla doğum yeri ve tarihlerini, vücutlarındaki belirli değişikliklerini, dinini, okur-yazar olup olmadıklarını, medeni hallerini ve diğer şahsi hal değişikliklerini ihtiva eder. (…)
6785 / 3194 / 4928 SAYILI İMAR YASASI
Madde : 18
(…)
Düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan yerlerin ihtiyacı olan yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri ve karakol gibi umumi hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden başka maksatlarla kullanılamaz.
(…)
2981 SAYILI İMAR VE GECEKONDU MEVZUATINA AYKIRI YAPILARA UYGULANACAK BAZI İŞLEMLER VE 6785 SAYILI İMAR YASASI’NIN BİR MADDESİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ HAKKINDA YASA
Ek Madde : 3 – ( 22.5.1986- 3290 Sayılı Yasa madde :15)
İbadet yerleri, mescit, türbe gibi yerlerin sınırları içinde kalan veya bu yerlerin sınırları içinde kalmamakla beraber eserlerin bütünlüğünü bozan yapılar korunamayacak yapılar olup, bunlara tapu veya tapu tahsis belgesi verilmez. Ancak, bu hak sahiplerine başka yerden öncelikle arsa tahsis edilir.
3402 SAYILI KADASTRO YASASI
Kamu Malları :
Madde : 16- Kamunun ortak kullanılmasına veya bir kamu hizmetinin görülmesine ayrılan yerlerle Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz yerlerden;
a) Kamu hizmetinde kullanılan bütçelerinden ayrılan ödenek veya yardımlarla yapılan resmi bina ve tesisler ( Hükümet, belediye, karakol, okul binaları, köy odası, hastane veya diğer sağlık tesisleri, kütüphane, kitaplık, namazgah, cami, genel mezarlık, çeşme, kuyular, yunak ile kapanmış olan yollar, meydanlar, pazar yerleri, parklar ve bahçeler ve boşluklar ve benzeri hizmet malları) kayıt, belge veya özel kanunlarına göre Hazine, kamu kurum ve kuruluşları, belediye, köy veya mahalli idari , birlik, tüzel kişiliği adlarına tesbit olunur.
(…)
667 SAYILI TEKKE VE ZAVİYELERLE TÜRBELERİN SEDDİNE VE TÜRBEDARLAR İLE BİR TAKIM ÜNVANLARIN MEN VE İLGASINA DAİR YASA
Madde : 1- Türkiye Cumhuriyeti dahilinde gerek vakıf suretiyle, gerek mülk olarak şeyhının tahtı tasarrufunda gerek suveri aharla tesis edilmiş bulunan bilumum tekke ve zaviyeler sahiplerinin diğer şekilde hakkı temmellük ve tasarrufları baki kalmak üzere kamilen seddedilmiştir. Bunlardan usulu mevzuası dairesinde filhal cami veya mescit olarak istimal edilenler ipka edilir.
Alelumum tarikatlerle şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve gayıptan haber vermek ve murada kavuşturmak maksadıyla nüshacılık gibi unvan ve sıfatların istimali ile bu unvan ve sıfatlara ait hizmet ifa ve kisve iktisası memnudur. Türkiye Cumhuriyeti dahilinde salatine ait veya bir tarika veyahut cerri menfaata müstenit olanlarla bilumum sair türbeler mesdut ve türbedarlıklar mülgadır. Seddedilmiş olan tekke veya zaviyeleri veya türbeleri açanlar veyahut bunları yeniden ihdas edenler veya ayını tarikat icrasına mahsus olarak velev muvakkaten olsa bile yer verenler ve yukarıdaki unvanları taşıyanlar veya bunlara mahsus hidematı ifa veya kıyafet iktisa eyleyen kimseler üç aydan eksik olamamak üzere hapis ve elli liradan aşağı olmamak üzere cezayı nakdi ile cezalandırılır.
( 10.06.1949 tarih ve 5438 sayılı kanunun 1 inci maddesiyle eklenmiştir.) Şeyhlik, Babalık ve Halifelik gibi mensupları arasında baş mevkiinde bulunanlar altı aydan az olmamak üzere hapis ve 500 liradan aşağı olmamak üzere ağır para cezasından başka bir yıldan aşağı olmamak üzere sürgün cezası ile cezalandırılırlar.
(01.03.1950 tarih ve 5566 sayılı kanunun 1 inci maddesi ile eklenmiştir.) (07.02.1990 tarih ve 3612 sayılı kanunun 5inci maddesi ile değişen şekli ) Türbelerden, Türk Büyüklerine ait olanlarla büyük sanat değeri bulunanlar Kültür Bakanlığı’nca umuma açılabilir. Bunlara bakım için gerekli memur ve hizmetliler tayin edilir. 
765 SAYILI TÜRK CEZA YASASI
Din Hürriyeti Aleyhinde Cürümler
Madde : 175 – ( Değişik : 20.05.1987 –3369/1 md.)
Dinlerden birine ait dini işleri veya ibadet veya ayinin yapılmasını men ve ihlal eden kimseye altı aydan bir yıla kadar hapis ve beş bin liradan yirmi beş bin liraya kadar ağır para cezası verilir.
Fiilin işlenmesi sırasında cebir, şiddet, tehdit veya hakaret vaki olmuş ise, faile bir yıldan iki yıla kadar hapis ve on bin liradan elli bin liraya kadar para cezası verilir.
Allah’a veya dinlerden veya bu dinlerin peygamberlerinden veya kutsal kitaplarından veya mezheplerinden birine hakaret eden veya bir kimseyi dini inançlarından veya mensup olduğu dinin emirlerini yerine getirmesinden veya yasaklarından kaçınmasından dolayı kınayan veya tezyif veya tahkir eden veya alaya alan kimseye altı aydan bir yıla kadar hapis ve beş bin liradan yirmi beş bin liraya kadar ağır para cezası verilir.
Üçüncü fıkrada yazılan suçlar, basın ve yayın yoluyla işlenirse ceza bir misli artırılarak hükmolunur.
Birinci fıkrada yazılı suçların basın ve yayın yoluyla teşvik ve tahrik edilmesi halinde aynı ceza uygulanır.
Madde : 176 – (Değişik: 20.05.1987/ 3369/2 md.)
Dinlerden birini tahkir maksadıyla bu dinlerce kutsal sayılan mabetleri, mezarları, buna benzer yerleri veya bu yerlerdeki eşyayı yıkan, bozan veya diğer bir suretle zarar veren kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin liradan yüz bin liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır.
Din görevlilerinin görevleri esnasında veya görevlerini yapmalarından dolayı kendilerine karşı bir cürüm işlendiği takdirde bu cürümün kanunen belli olan cezası altıda bir oranında arttırılarak hükmolunur.
5237 SAYILI TÜRK CEZA YASASI
Kabul Tarihi : 26 Eylül 2004
Yürürlük Tarihi : 1 Nisan 2005
İnanç, Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasını Engelleme
Madde : 115 – (1) Cebir veya tehdit kullanarak, bir kimseyi dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya veya değiştirmeye zorlayan ya da bunları açıklamaktan, yaymaktan meneden kişi, bir yıl üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Dini ibadet ve ayinlerin toplu olarak yapılmasının, cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla engellenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre ceza verilir.
Hakaret
Madde : 125 –(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden ya da yakıştırmalarda bulunmak veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için, fiilin en az üç kişi ile ihtilat ederek işlenmesi gerekir.
(…)
(3) Hakaret suçunun;
(…)
b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
işlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama
Madde : 216 – (1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kamunun güvenliği için tehlikeli tarzda kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Soruşturma ve Kovuşturma Koşulu
Madde : 131- (1) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hariç; hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, mağdurun şikayetine bağlıdır.
(2) Mağdur, şikayet etmeden önce ölürse veya suç ölmüş olan kişinin hatırasına karşı işlenmiş ise ölenin ikinci dereceye kadar üstsoy ve altsoyu, eş veya kardeşleri tarafından şikayette bulunulabilir.
BAKANLAR KURULU KARARI
Karar Sayısı : 2002/ 4100
“Elektrik abonesi bazı kişi ve kuruluşların 8.1.2002 tarihli 4736 sayılı kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrası hükmünden muaf tutulması ve uygulama esaslarının düzenlenmesine ilişkin ekli kararın yürürlüğe konulması; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 15.03.2002 tarihli 4522 sayılı yazısı üzerine, 4736 Sayılı Kanunun 1 inci maddesi ile 8.6.1984 tarihli ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 35 inci maddesine göre Bakanlar Kurulu’nca 12.4.2002 tarihinde kararlaştırılmıştır.
Tanımlar
Madde : 1……………………………
İndirimli Tarifeden yararlanan kişi ve kurumlar
Madde : 2 –a)……………………..
……………………..
f) İbadethaneler ( cami, mescit, kilise, havra ve sinagog ) ve genel aydınlatma yerleri (il, ilçe, belde ve köylerdeki cadde ve sokak ile kamuya ait ücretsiz girilen park ve bahçe gibi halka açık yerler.)
Madde : 3- a) …………………….
…………………….
f) 2002 yılı içerisinde bu Karar’ın 2 nci maddesinin (f) bendinde belirtilen abone gruplarına ilişkin ölçü sistemlerinin tesis edilmesini takiben, genel aydınlatma yerlerinin elektrik enerjisi yıllık giderleri belediye sınırları içerisinde ilgili belediye, belediye sınırları dışında ilgili özel idare bütçesinden, ibadethanelerin elektrik enerjisi yıllık giderleri de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın takip eden yılı bütçesinden konularak ödeneklerden karşılanır.
İbadethane ve genel aydınlatma yerlerine 19.1.2002 tarihinden itibaren içme ve kullanım suyu abone grubu ortalama satış fiyatı uygulanır.
2002 yılı içerisinde ibadethane ve genel aydınlatma yerleri için ölçülen tüketim bedeli gelir kaybı tutarı olarak belirlenir.” denmesine ve “cemevleri”ni kapsam dışı bırakmasına karşılık Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun 21.03.2003 gün ve 112 sayılı kararı ile çıkartılan Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nde ise;
“1.1.7 Aydınlatma
a) İbadethane Aydınlatması: Toplumun ibadetine açılmış ve ücretsiz girilen yerlerdir. (cami, mescit, kilise, havra, sinagog ve cemevi)” denilmektedir.
24 Mayıs 1985 gün ve 18763 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Camilerin Bakımı, Onarımı, Temizlik ve Çevre Tanzimi Yönetmeliği’nin 1. amaç maddesinde de ibadethane olarak yalnızca Cami ve Mescit esas alınmıştır.
· Avrupa Birliği sürecinde bazı yasalarda değişiklik yapılarak yeni düzenlemelere gidilmişse de temel yaklaşımda bir değişiklik olmamıştır. Çoğu yasa maddelerinde “cami sözcüğü çıkarılıp, yerine “ibadethane” ya da “ibadet yeri” konmuşsa da, bunlardan amacın yine “cami” olduğu bu Bakanlar Kurulu Kararı’ndan açıkça anlaşılmaktadır. 2002 / 4100 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nda ibadet yeri olarak cami, mescit, kilise, havra ve sinagog sayılmasına karşın “cemevi” sayılmamıştır. Oysa “cemevi” Alevilerin inanç ve kültürlerini yaşattıkları önemli bir inanç kurumudur.
· Türkiye’de sayıları 20 milyon olarak kabul edilen Alevilerin inanç ve ibadet yeri olarak kabul ettikleri “cemevi” bu kararın kapsamı dışında bırakılmıştır.
· Yasaların çoğunda Cumhuriyet’in temel ilkelerinden biri olan “laiklik” ilkesini temel alan Anayasa’nın 2.maddesine aykırılıklar bulunduğu gibi, Anayasa’nın 24.ve 136.maddeleri de 2.maddeye aykırıdır.
ULUSLARARASI BELGELER
DEVLETE NEGATİF VE POZİTİF YÜKÜMLÜLÜKLER YÜKLEYEN BELGELER
a) Devlet’e, ülkesinde yaşayan ve vatandaşı olanlar için ırk, renk,cinsiyet, dil,din, siyasal ya da başka türden kanaat, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğuş veya başka türden statü gibi herhangi bir ayrım yapılmadan tüm hak ve özgürlüklerden yararlanmaları ve yasa tarafından eşit olarak korunmaları, kişiye kendi inancı doğrultusunda eğitim verme yükümlülüğü başka inançlara saygılı davranma ve olanak sağlama gibi pozitif yükümlülük,
b) Ayrım ve ayrıcalık gözetmeme, temel hak ve özgürlüklere dokunmama, kişiye veya bir gruba inancı dışında eğitim vermeme, onları dışlamama, baskıda bulunmama ve kısıtlama getirmeme gibi negatif yükümlülük,
getiren sözleşme ve bildirgelereden;
İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ
Paris / 1948
Madde : 2/ 1- Herkes ırk,renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka türden kanaat, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğuş veya başka türden statü gibi herhangi bir ayrım gözetilmeksizin bu bildirgede belirtilen bütün hak ve özgürlüklere sahiptir.
Madde : 7 – Herkes yasa önünde eşittir ve ayrım gözetilmeksizin yasa tarafından eşit korunmaya hakkı vardır. Herkes, bu Bildirge’ye aykırı herhangi bir ayrımcılığa ve ayrımcı kışkırtmalara karşı eşit korunma hakkına sahiptir.
Madde : 18 – Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak din veya inancını değiştirme özgürlüğünü ve din veya inancının tek başına veya topluca ve kamuya açık veya özel olarak öğretme, uygulama, ibadet ve uyma yoluyla açıklama serbestliğini kapsar.
Madde : 26 – (…)
Eğitim, insan kişiliğinin tam geliştirilmesine, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmeye yönelik olmalıdır. Eğitim, bütün uluslar, ırklar ve dinsel gruplar arasında, hoşgörü ve dostluğu yerleştirmeli ve Birleşmiş Milletler’in barışı koruma yolundaki etkinliklerini güçlendirmelidir.
Ana-babalar, çocuklarına verilecek eğitimi seçmede öncelikli hak sahibidir.
AVRUPA İNSAN HAKLARINI VE TEMEL ÖZGÜRLÜKLERİ KORUMA SÖZLEŞMESİ
Roma / 1950
Madde: 9/1- Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak, din ya da inancını değiştirme özgürlüğü ile din ile inancını tek başına ya da topluca ve açık ya da özel olarak ibadet, öğretim, uygulama ve gözetme yoluyla açıklama özgürlüğünü de kapsar.
2- Din ve inancı açıklama özgürlüğü, ancak demokratik bir toplumda kamu güvenliğinin gerekleri, kamu düzeninin, genel sağlık ve ahlakın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli olan ve yasayla konulan sınırlamalara bağlıdır.
AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİNE EK 1 NO’LU PROTOKOL
Paris / 1952
Madde: 2- Hiç kimsenin eğitim hakkı yadsınamaz. Devlet, eğitim ve öğretim ile ilgili üzerine aldığı görevleri yerine getirirken anne ve babaların çocuklarına, kendi dini ve felsefi inançlarına uygun olan bir eğitim ve öğretimin verilmesini isteme hakkına saygı gösterir.
EKONOMİK, TOPLUMSAL VE KÜLTÜREL HAKLAR
ULUSLARARASI SÖZLEŞMESİ
New York / 1966
Madde 2/1 (…)
2- Bu Sözleşmeye taraf olan Devletler, bu Sözleşmede öne sürülen hakların ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka bir görüş, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğuş ya da başka bir statü gibi herhangi bir ayrım gözetmeksizin uygulanacağını güvenceye bağlamayı üstlenir.
(…)
Madde 13/3- Bu Sözleşmeye taraf Devletler, ana babaların ya da – kimi durumlarda – yasal vasilerin, Devlet tarafından kurulanların dışında Devletçe konmuş ya da onanmış belli eğitim ölçülerine uyan okullar seçme özgürlüklerine saygı göstermeyi ve çocuklarının kendi inançları doğrultusunda ahlak ve din eğitimini görmelerini sağlamayı üstlenir.
KİŞİSEL VE SİYASAL HAKLAR ULUSLARARASI SÖZLEŞMESİ
New York / 1976
Madde: 18/1 Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak, herkesin bir dine sahip olma ya da kendi seçtiği bir inancı benimseme özgürlüğü ile din ya da inancını tek başına ya da topluca, açık ya da özel olarak ibadet, gözetme, uygulama ve öğretme yoluyla açıklama özgürlüğünü de içerir.
2- Hiç kimseye bir din ya da inanca sahip olma ya da seçtiği bir din ya da inancı benimseme özgürlüğünü zedeleyici baskıda bulunulamaz.
3- Din ya da inanç açıklama özgürlüğüne ancak, yasayla konulan ve kamu güvenliğini, kamu düzenini ve sağlığını ya da genel ahlakı ya da başkalarının temel hak ve özgürlüklerini korumak için gerekli olan sınırlamalar getirilebilir.
4- Bu Sözleşmeye taraf Devletler, ana babanın ve kimi durumlarda yasal vasilerin, çocuklarını kendi inançları doğrultusunda din ve ahlak eğitimi görmelerini sağlama özgürlüğüne saygı göstermeyi üstlenir.
Madde: 24/1 Her çocuğun; ırk, renk, cinsiyet, dil, din,ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet ya da doğuşça herhangi bir ayrım yapılmaksızın ailesi, toplum ve Devlet tarafından erginleşmemiş konumunda olmanın gerektirdiği koruma önlemlerine hakkı vardır.
(…)
Madde 26- Herkes, yasa önünde eşittir ve ayrım gözetilmeksizin yasa tarafından eşit olarak korunma hakkına sahiptir. Bu konuda, yasa herhangi bir ayrım yapılmasını yasaklar ve herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, ve siyasal ya da başka bir görüş, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet ya da doğuşça herhangi bir ayrıma karşı eşit ve etkin biçimde korunmasını güvenceye bağlar.
Madde 27- Etnik ya da dinsel azınlıklarla dil azınlıklarının bulunduğu Devletlerde bu azınlıklardan olan kişilerin gruplarındaki öteki üyelerle birlikte topluluk olarak kendi kültürlerinden yararlanmak, kendi dinlerini açıklamak ve uygulamak ya da kendi dillerini kullanmak hakları yadsınamaz. (*)
___________________________________________________________________________(*) Türkiye, Sözleşmenin bu maddesine çekince koymuştur.
HELSİNKİ SONUÇ BELGESİ
Helsinki/ 1975
(10 TEMEL İLKE)
1. Devletlerin egemen eşitliği ve egemenliğin özündeki haklara saygı
2. Tehdit veya kuvvete başvurmamak
3. Sınırların dokunulmazlığı
4. Devletlerin toprak bütünlüğüne saygı
5. Uyuşmazlıkların barışçı yollarla çözümü
6. İçişlerine karışmamak
7. Düşünce, vicdan, din ve inanç özgürlükleri de dahil olmak üzere, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı
8. Halkların hak eşitliği ve kendi kaderlerini tayin hakkı.
9. Devletler arasında işbirliği
10. Uluslararası hukuk çerçevesinde üstlenilen yükümlülüklerin iyi niyetle yerine getirilmesi.
DÜŞÜNCE, VİCDAN DİN YA DA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ DAHİL
İNSAN HAKLARINA VE TEMEL ÖZGÜRLÜKLERİNE SAYGI
Katılan Devletler ırk, cinsiyet, dil ya da din ayrımı gözetmeksizin herkes için düşünce, vicdan, din ya da inanç özgürlüğü dahil insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı gösterir.
Her biri insan kişiliğinin niteliğindeki onurdan doğan ve bu kişiliğin özgür ve tam gelişmesi için temel olan kişisel, siyasal, ekonomik, toplumsal, kültürel ve öteki hakların etkin biçimde kullanılmasını güdüleyerek özendirir. Bu çerçeve içinde katılan Devletler, bireyin tek başına ya da başkalarıyla birlikte kendi vicdanı uyarınca din ya da inancını açıklama ve uygulama özgürlüğünü tanır ve ona saygı gösterir.
Ülkelerinde ulusal azınlıklar bulunan katılan Devletler, bu azınlıklardan olan kişilerin yasa önünde eşitlik hakkına saygı göstererek onlara insan hakları ve temel özgürlüklerden, gerçekten yararlanmaları için tam fırsat tanır ve bu amaçla bu alandaki yasal çıkarlarını korur.
(…)
AGİK (AGİT) PARİS ŞARTI
Paris / 1990
YENİ BİR DEMOKRASİ BARIŞ VE BİRLİK ÇAĞI
(…)
Her bireyin düşünce, vicdan ve din ya da inanç özgürlüğüne; ifade özgürlüğüne, dernek kurma ve sükunu bozmayan bir şekilde toplanma özgürlüğüne; yer değiştirme özgürlüğüne hakkı olduğunu ve hiç kimsenin keyfi bir şekilde tutulamayacağını ya da tutuklanamayacağını; işkence ya da öteki acımasızca, insana yaraşmayan ya da insanı alçaltan bir işlem ya da cezalandırmaya uğratılamayacağını, keza herkesin haklarını bilmeye ve haklarına dayanarak hareket etmeye; hür ve adil seçimlere katılmaya; tek başına ya da ortaklaşa mal ve mülk sahibi olmaya ve bireysel girişimlerde bulunmaya; iktisadi toplumsal ve kültürel haklardan yararlanmaya hakkı olduğunu hiçbir ayrım yapmaksızın belirtiriz.
Bir ulus içindeki azınlıkların soy, kültür, dil ve din yönünden sahip oldukları kimliğin korunacağını ve azınlıklara mensup kişilerin hiçbir ayrım yapılmaksızın kanun önünde tam bir eşitlik içinde bu kimliği serbestçe dile getirmek, korumak ve geliştirmek hakkına sahip olduklarını belirtiriz.
Haklarının herhangi bir şekilde zedelenmesi karşısında herkesin ulusal ya da uluslararası her türlü etkin çarelere başvurabilmesinin sağlayacağız.
Bu ilkelere tam bir saygı, yeni Avrupa’yı üzerine kurmaya çalışacağımız sağlam bir temeldir. Devletlerimiz demokratik kazançları geri çevrilemez kılmak amacıyla birbirleriyle işbirliği edecek ve birbirlerini destekleyeceklerdir.
(…)
İNSANİ BOYUT
(…)
Her çeşit ırki ve etnik nefret, Yahudi aleyhtarlığı, yabancı düşmanlığı ve kim olursa olsun insanlara farklı muamele edilmesine karşı mücadele etmek ve keza dini ve ideolojik nedenlerle insanlara eziyet edilmesine karşı mücadele etmek konusundaki azmimizi ifade ederiz.
(…)
KOPENHAG TOPLUMSAL KALKINMA DEKLERASYONU
Kopenhag/ 1995
( EYLEM PLANI )
FARKLI ÖZELLİKLERE SAHİP BİREY VE GRUPLARA KARŞI AYRIMCILIK YAPMAMAK, HOŞGÖRÜLÜ VE SAYGILI DAVRANMAK VE HER FARKLILIĞIN KENDİNE GÖRE BİR DEĞERİNİN OLDUĞUNU KABUL ETMEK.
73- Ulusal ve uluslararası düzeylerde, ayırımcılığı ortadan kaldırmak, farklı özelliklere sahip birey ve gruplara hoşgörülü ve saygılı davranma tavrını geliştirmek ve farklılıkların kendine göre bir değerinin olduğunu kavramak gerekmektedir. Bunun için yapılması gerekenler şunlardır:
a)- Bütün biçimleriyle ırkçılık, ırkçı ayırımcılık dinsel hoşgörüsüzlük yabancı düşmanlığı ve bütün biçimleriyle toplumsal yaşantının her alanında ayırımcılık ile mücadelede gereken yasaların ve başka düzenlemelerin kabul edilerek uygulanması,
(…)
ÇOCUK HAKLARI SÖZLEŞMESİ (*)
New York/ 1959