İsimlerini Türbesi Tokat-Zile-Acısu Köyünde bulunan Anşa Bacı ‘ dan almaktadırlar. Anşa Bacı Acısu köyünden Kurtoğlu Veli’ nin karısıdır. 1800 lü yılların ikinci yarısında yaşamışlardır. O dönemlerde Kurdoğlu Veli kimilerine göre bölgede düğünlerde ve bayramlarda davul çalan bir kişidir. Aynı zamanda Hubyar Köyünde bulunan Hubyar Ocağı Dedesi Hatip Efendi’ nin sofusudur. Hatip Efendi adına köyde ve bölgede taliplerinin ihtiyacını karşılamakta cemlerini yürütmektedir. Bir zaman gelir ki Hubyar Tekkesi zayıf düşer, ( bu zayıf düşmenin Hubyar tekkesinin iç hesaplaşmalarından olduğu kanısı hakimdir). Hatip Efendi ve de diğer Hubyar Dedeleri Tekkede etkinliğini sürdüremezler. Talip Tekkeye uğramaz olmuş Dedeler etkisiz hale gelmiştir. İşte bu sırada Dedelerin Hubyar yolunu bozduğunu , Hubyar tarikatını iyi yürütemediklerini söyleyen Davulcu Veli Hubyar Sultan’ ın kendisine el verdiğini bundan sonra Hubyar taliplerini kendisinin göreceğini tarikatlarını kendisinin yürüteceğini beyan eder. Zaten Dedelerin etkisizliği sebebiyle boşlukta bulunan Hubyar taliplerinin büyük bir kısmı Davulcu Veli’ yi kabul ederler ve ona görülmeye başlarlar, hatta Davulcu Veli etkinliğini öyle bir arttırır ki Hubyar Köyünde bulunan Dedeler bile kendisine görülmeye, biat etmeye başlarlar. O artık Davulcu Veli değil “Veli Baba” dır. Kendisi ocak soylu olmadığı için Dede unvanını kullanamaz ve “Baba” unvanını kullanmaya başlar. Kimilerine göre onu Hubyardan Hatip efendi bu şekilde topluma lanse etmiştir. Kendisini Baba kabul eden ve talip olan kişilere de Babacılar denilmeye başlanmıştır 3 yıl boyunca tüm Hubyar Ocağı Veli Baba ya görülürler.
Tarikatlarını Veli Baba nın önderliğinde gerçekleştirirler , Veli Baba nın bulunduğu Acısu Köyü adeta Hubyar Tekkesinin yerini almıştır. Tüm Sıraç aşireti bu köye Veli Babayı ziyerete gelirler. Veli Baba kısa sürede tüm Hubyar taliplerini kendisine bağlamıştır. Ne var ki Hubyar Dedelerinden bu durumdan hoşnut olmayan insanlar da vardır. İşte bunların başını çeken ve o zamanlar yarı Deli , yarı Dolu, Anadolu Dervişlerinin ortak özelliği olan kısmen bu dünyada kısmen öbür dünyada yaşayan günümüzün deyimiyle Deli diye tabir edilen “Hıdır Derviş” , Veli Baba’ nın bu yükselişinden hiç memnun olmayan ve bu duruma dur denilmesi gerektiğine ve Hubyar Tekkesinin eski itibarına kavuşması gerektiğini düşünen bir kişi olarak ortaya çıkmıştır. Rivayetlere göre Erzurum’da Askerlik yaparken (Hıdır Derviş çok genç yaştadır o dönemlerde) Veli Baba’ nın Hubyar Köyünde (İmizagil denilen yerde) Cem yürüttüğünü görür ve Tüfeğini yerine nöbetçi dikerek Hubyar Köyüne gelir. Ceme karışır. Hıdır Derviş Cemde bilgi ve becerisiyle Veli Babayı devre dışı bırakan Hubyar Köyü de Veli Baba’ ya bağlanmaktan vazgeçer. Hıdır Derviş Hubyar Ocağını yeniden alevlendir ve Hubyar Dedeleri taliplerine sahip çıkmaya başlarlar. Bundan sonra Veli Baba’ nın başını çektiği Babacılar ile Hıdır Derviş’ in başını çektiği Dedeciler arasında büyük çekişmeler yaşanır.
Anşa Bacılılara göre ise zaten rivayet olarak anlatılan bu olay gerçek değildir. Veli Babanın hayatta bulunduğu dönemlerde Hubyar Ocağı Talipleri- tüm sıraç toplulukları Veli Babaya biat etmişlerdir. Kendisinin Hubyar yolunu bozulmamış haliyle yürüttüğüne inanmışlardır. Hatta Hubyar Köyünde bulunan Hubyar Dedeleri bile Veli Babaya biat etmiştir. Hatip Efendi Acısu köyünde Veli Babaya hizmet dahi etmiştir. Eski türbenin (Dergahın) yapılmasında Hatip Efendi Veli Baba ile bizzat çalışmıştır.
Veli Babanın 1864 yılında ölümünden sonra yerine karısı Anşa Bacı geçer . Anşa Bacı çok dirayetli ve otoriter aynı zaman da da zengin bir kadındır. Veli Babanın taliplerine sahip çıkar onların daha da genişlemesini sağlar. Bu sırada bu durumdan hoşnut olmayan birileri kimine göre Dedeciler kimine göre de Sünni kesim (Anşa Bacılılara göre başını Hatip Efendinin çektiği Dedeler bu işi organize ederler) Anşa Bacı’ yı “Kızılbaşlık Propagandası “ yapıyor diye mutasarrıf olarak görev yapan Kaz ova ‘ da Haruk çiftliği sahibi Bekir Sami Paşa’ ya şikayet ederler. 16 Şevval 1311 – 10 Nisan 1894 tarihinde durum bir raporla Ankara Valisi tarafından Padişah Sultan Abdülhamit’ e bildirilir.
Bunun üzerine Anşa Bacı ve yanında bulunan beş çocuğu ile birlikte Tokat’ a getirilirler aile altı ay tokatta sorguya çekilir. İşkence görürler. Altı ay sonra Anşa Bacı ve yanındakiler İstanbul’a götürülmek üzere yola koyulurlar. Bu yolculukta hasta düşen büyük evlat Hüseyin Samsun’a gelmeden ölür. Geri kalanlar yolculuğa devam ederler ve Samsun’ dan gemiyle İstanbul’a getirilirler . Orada tekrar soruşturmaya tabi tutulurlar. Soruşturma esnasında Anşa Bacı Talibi ve çakmak köylü Tersane Paşası Osman Paşa Anşa Bacıya yardım eder. Soruşturma neticelenir , Padişah II.Abdülhamit’ in emriyle Anşa Bacı ve oğulları ve damadı Köseoğlu İbrahim Suriye’ nin Şam kentine sürgüne gönderilirler. Anşa Bacı yanındakilerle beraber üç yıl zorunlu olarak Şam da sürgünde tutulmuştur. Bu üç yıl içerisinde Kerbela’ yı Necef’i ziyaret etmişlerdir. Sürgün cezaları bitip Tokat-Zile – Acısu köyünün yolunu tutan Anşa Bacı ve yanındakilerin geleceği haberini duyan binlerce kişi Anşa Bacı yı Amasya’ da karşılamışlar ve kalabalık bir halk kitlesiyle Anşa Bacı ve evlatları Acısu köyüne dönmüşlerdir. Anşa Bacının yaşadığı bu sürgün hayatı ve işkence dönemi mazlumun yanında yer alan Alevi kitlesini daha çok etkilemiş ve Anşa Bacının etkinliği ve sevenleri daha çok artmıştır. Anşa Bacı çocuklarının da küçük yaşta olması sebebiyle Aşiretin başına geçmiş ve Acısu Köyünde bulunan Hubyar Ocağına tabi posta oturmuştur. Tüm köyler akın akın Anşa Bacıyı ziyaret ederken Anşa Bacı da onları tarikatlarından geri koymamıştır. Anşa Bacı burada vefat etmiştir. Mezarı Acısu köyünde Veli Baba’ nın yanındadır.
Anşa Bacı Hem Hubyar Ocağı açısından hem de Alevi tarihi açısında çok önemli bir şahsiyettir. Hubyar Ocağında Dedelere karşı Veli Babanın başlattığı ve kendilerine göre bozulmamış Hubyar yolunun devam ettiren bir kadın postnişindir. Anşa Bacı Anadolu Aleviliğinde bir kadın postnişin olarak da çok önemli bir yere sahiptir. Aleviliğin kadına verdiği değeri ve Alevilikteki kadının yerini belirlemek ve örneklemek için oldukça belirgin bir kişidir. Anşa Bacı Kocası Veli Babanın 1864 yılında ölümünden sonra aşiretin başına geçerek Belirli bir süre Hubyar Ocağı aşiretinin tamamını , daha sonra Hubyar Ocağı mensubu sıraç topluluklarının önemli bir kısmının hem siyasi hem de dini liderliğini yapmıştır. Kocasının ölümünden sonra aşiretin en başında yer alarak türlü işkencelere maruz kalmıştır. Sürgünler yaşamıştır. Tüm bunlara rağmen otoritesini ve dirayetini hiç bozmamış ve ömrünün sonuna kadar sıraç topluluklarının önemli bir kısmına siyasi ve dini liderlik etmiştir. Anşa Bacı örneği Orta Asya Türk Devletlerinde yaşanan kadın Hakanlar geleneğinin Anadolu ya bir yansıması olarak da değerlendirilmelidir. Orta Asya da Türklerin Müslümanlığı kabul etmeden öncesinde kurmuş oldukları Devletlerde kocalarının ölümünden sonra tahta geçen kadın hakanlara rastlanılmaktadır.
Veli Baba ve Anşa Bacı’ nın sülalesi şu şekildedir.
Vali Baba – Anşa Bacı
Çocukları ; Hasan-Hüseyin-Ali-Hatice-Fidan
Hasan Baba’ nın çocukları; Abdullah – Rüstem- Behçet
Rüstam Babanın oğlu; Ali Kurt, Veysel Kurt ve diğer kardeşleri
Anşa Bacılılar halen Anşa Bacının evlatlarından gelen Baba lara görülmekteler , diğer taraftan da Hubyar Türbesini ziyaret edip kurbanlarını buraya kesmektedirler.Anşa Bacılılar’ da her bir köyde sofu bulunmaktadır. Baba nın olmadığı zaman bu sofu gerekli hizmetleri yapmakta ve cemlerini yürütmektedir. Sofular köyün bilge kişilerinden oluşmaktadır. Çoğu kez Babanın bulunduğu cem de de cemi sofu yürütmektedir.
Anşa Bacılılar Hubyarlı Topluluklar içerisinde geleneklerine sıkı sıkıya bağlı olan bir topluluktur. Anşa Bacılılar ile Hubyarlılar arasında yaşanan çekişmeler ve birbirinden kopmaların sebeplerinden birisi de budur. Araştırmacı Hıdır TEMEL’ de bu konuda bizimle aynı paralelde düşünmektedir. (Bkz.Kervan Dergisi S.25) Hubyar Dedeleri zamanla Osmanlı ile ilişki içerisinde olup bazı konularda geleneklerinden ödün vermişlerdir. Oysa Anşa Bacılılar bunu hepten reddederek zamanla Hubyarlıları da Cemlerine ve cenazelerine almamaya kız alıp vermemeye başlamışlardır. Gerçi Hubyar Dedeleri Anşa Bacılıları talip olarak gördüğü için zaten kız alıp vermemektedir. Bazı köylerde her iki gurup birlikte yaşa sa da cemleri ayrı ayrı yapılmaktadır. Hatta bazı köylerde cem evleri dahi ayrıdır. Örneğin Ulutepe (Kelit) kasabasında Anşa Bacılılar ile Dedecilerin Cem evleri ayrıdır. Anşa Bacılılara bağlı bir çok köyde cenazeler eski geleneklere bağlı kalınarak kaldırılmaktadır ve gömülmektedir. Yani döşek, yorgan, yastığı ile eşyaları ile beraber gömülmektedir. Bu geleneklerinin hor görülmesinden çekinen Anşa Bacılılar cenazelerini kimsenin görmemesi için ya gün batımından sonra karanlıkta ya da sabahın erken bir vaktinde kaldırmaktadırlar.
Hüseyin Ağalılar ;
Hubyar Ocağı içersinde yer alan ve kimilerine göre Babacılar kimilerine göre de Dedeciler gurubu içerisinde yer alan önemli bir topluluk da Hüseyin Ağa gurubudur. Araştırmalarımız esnasında Hüseyin Ağa nın torunu ve bugün bu topluluğun hizmetlerini yürüten Eraslan Doğanay ile de bir çok kez görüştük. Hatta kendisinin çalışmalarımıza bizzat katkıları olmuştur. Kendisini şükranla anıyoruz.
Hüseyin Ağa; Eraslan Doğanay ‘ ın beyanatı ve kendi derlemelerine göre Hubyar Evlatlarından Hüseyin Abdal evladı Mustafalılar gurubuna tabidir. Yaptığım görüşmelerde Hubyar Dedeleri de bu konuda aynı görüşü ifade etmişlerdir. Eraslan Doğanay’ ın talipleri kendisine “Baba” diye hitap etmektedir. Eraslan Doğanay ise kendisinin “Dede” olduğunu söylemekte ve ayrıca Dede ile Baba arasında hitap şekli dışında bir fark olmadığını da söylemektedir. Baba ile Dede arasında hitap şekli dışında bir fark olmadığı doğrudur. Ancak Hubyar-Sıraç topluluklarında Baba ve Dede hitap şekli de önemli iki farklı gurubu yansıtmaktadır.
Anşa bacılılar Hüseyin Ağa ile ilgili olarak şu görüşleri ifade etmektedirler. ” Veli Baba sağlığında Hubyar Köyünden bir öksüz çocuğu yanına almış ve onu çayır köyüne yerleştirmiştir ve o öksüz çocuğa kızını vermiştir. Veli Babanın kızı ile Dede çocuğunun dünyaya İncir Mehmet-Hüseyin Ağa- Mustafa Ağa isminde üç evladı gelmiştir. Anşa Bacının sürgün yıllarında Hüseyin Ağa damat durumunda olması sebebiyle de Aşirete sahip çıkmıştır. Anşa Bacıya tabi sıraçların tarikatını yürütmüştür. Bu sebeple de kendisine birçok sıraç topluluğu talip olmuştur. “ denilmektedir.
Bu konu ile ilgili olarak Eraslan Doğanay ise şunları söylemektedir. Hüseyin Ağa , Mustafa Abdal sülalesinden Nebi Şeyh evladı Hasan Baba’ nın oğludur. Kökeni Hubyar Sultan’ a dayanmaktadır. Anşa Bacılılardan bizim bir kız almışlığımız yok. Aksine onlar Dedemin Bacısı olan Gülizar bacıyı almışlardır. Gülüzar Bacı Hasan Baba’ nın karısıdır. (Rüstem Baba’ nın annesi) Veli Baba Dedemin Babası (Hüseyin ağanın Babası) olan Hasan Babanın amcası ve şu an türbesi Tokat – Zile – Çayır köyünde bulunan Hacı Şeyh ‘ in sofusuymuş. Ben Dedemin zamanına yetiştim, tüm bunları kendisinden dinledim. Dedem Anşa Bacıyı bizzat hatırlamaktaydı. Kendisi Babasının atının terkisinde Anşa Bacıyı karşılamaya gittiğini söylerdi. Anşa Bacının Sıraç Toplulukları olan Beğdili aşiretinin koruyucusu ve lideri olduğunu , sıraç topluluklarını Yozgat da bulunan Çapanoğlu çetesine karşı iyi bir şekilde koruduğunu anlatmaktaydı. Anşa Bacılıların Ocakzade olmadığını ancak aşiretin liderliğini iyi bir şekilde yaptığını ifade etmekteydi. Anşa Bacıyı Osmanlıya Dedelerin değil Çapanoğlu çetelerinin şikayet ettiğini söylemekteydi.
VELİ BABA-ANŞABACI CEMEVİ
Anşabacı Cemevi’nin tavan özelliği Hacı Bektaş dergahı meydan evi ile 1224 yılında yapılan Şeyh Hasan Ocağı’nın “Büyük Ocak Cemevi” mimari tarzı yapı teknikleri ile benzeşmektedir. Kırlangıç yapı biçiminde olan tavan gök katlarını simgelemektedir.
Orta-Asya eski Türkinanışına göre çeşitli gök katları vardır: 3, 7, 9 kat gökten sözedilir.Şaman, Bahşi, Kam; gök ayini sırasında göğe çıkarken, bu katları aşmak zorundadır. 7 Kattan oluşan göğün en üst katında Tanrı Ülgen ile karısı oturur. Diğer katlarda ise, çocuklarie tanrıların insanlara elçi olarak gönderdiği ruhlar bulunur. Orta Asya’da göçebe Türkler; Gök-Tanrı için yapılan ayin nedeniyle her zaman kurulan olan 12 direkli ve ortasında tügünük deliği olan çadır, doğrudan doğruya göğü simgeler. Aynı çadır özelliklerini cemevlerinde de görüyoruz. Gök-Tanrı’ya kurbanlar adanır ve en iyi hayvanlar kesilir, toplu şölenler verilir.
- Yüz yılda Veli Baba tarafından Alevi geleneklerine uygun bir mimari tarzda, taş ve ağaç malzemeler kullanılarak yapılmıştır. Bir kısım değişiklikler olsada inşaat tekniği ve tavan doğrama biçimi, çerağ direği ve diğer direklerin dizayini, ocak ve diğer bölümleri orijinal mimari özelliklerini hala taşımaktadır. 13. yüz yıl “Karadirek Cemevi” özelliklerini muhafaza eden ibadet mekanı işlevini sürdürmektedir.
Kaynak: Hubyar Sultan Ocağı ve Beydili Sıraç Türkmenleri – A.KENANOĞLU – İ.ONARLI Hubyar Sultan Derneği Yayınları 1
Önemli Not : Bu Makaleyi kullanırken lütfen kaynak göstermeyi unutmayınız.