ABDAL DEDEM (Der Abdal)
Bu mahlasla deyiş söyleyen birden fazla kişi olduğu bilinmektedir. Bunlardan birisinin Hubyar’ ın bizzat kendisi (II.Hubyar) olduğu belirtilmektedir. Bu mahlasla deyş söyleyen diğer kişinin ise Tatlı Derviş olduğu anlatılmaktadır. Bu deyişler birbirine girmiş ve karıştırılmış durumdadır.
HUBYAR SULTAN DESTANI
Arşullahda otururdu ya Resûl
Kerbela Çölü’nde olan savaşun
Cümle kulu farkederdi ya Resûl
Göründü gözüne çölü dedüler.
Şu cihanda gezer idi tüm ruhlar
Onların mekanın bilir arifler
Ta ezelden sırda idü güruhlar
Değmeden bilir mi hali dedüler.
Doksan bin er danuşuğa geldüler
Onlar hesabını orda kurdular
Cümle erler hep nasibin böldüler
Budur evliyanın yolu dedüler.
Kadıncık ana der daha er vardur
Daha özge kisbi güzel kâr vardur
Hak batın Ali türlü sır vardur
Gönderin Selman’ı gelir dedüler.
Gözlekçüde destur aldı yürüdü
Bir mübah dağ gördü eğlendü durdu
Bir kol uzattılar bir tek el gördü
Bu gelen kudretin eli dedüler.
Devran ettü cümle âleme vardu
Dolandı cihânı takadu durdu
Suluca Höyük’te güvercin gördü
Öter Ali İmran dili dedüler.
Niyaz etti ordan yana yürüdü
Evel bir çift idi sonra bir gördü
Buyurun erenler istiyor dedü
Arifler kıramaz teli dedüler.
Gözlekçü de ordan erlere geldü
Eyvallah deyüben hem dara durdu
Gördüğü hikmeti vasfeyle dedü
Dava eyledün mi eri dedüler.
Dedüler az çoğamı çok azamu
Şimdi gönderelim alur şahinü
Endim seyredelim şahin yuvanu
Herkes hizmetini bülür dedüler.
Dedü ki er ere böyle kıyar mu
Dedü ki er ere hışım eder mü
Sayru olan bu sırları duyar mu
Oda yoluyunan olur dedüler.
Göverçin dal üstünde dururdu
Güzel gözlerini erlere döndü
Çıraklar karadı poslar yörüdü
Besbelli ki bizden ulu dedüler.
Hâce Ahmed tercüman alma anca
Sevgi ile ceme Selman gelünce
Bektaş-i Veli de niyaz kılunca
Budur hasbahçenin gülü dedüler.
Hü dedüler oturdular demünce
Hızır dedem bile idi yanunca
Aşuğuyam yaşlar vardır didemce
Bahri olan yüzer gölü dedüler.
Çok muhabbet etti mana aştular
Cümle erler orda ikrarlaştılar
Nasibe düşeni hem bölüştüler
Ahmed Yesevi’de alır dedüler.
Hubuyar’ım doğru yolu alırum
Özünüzü Hak turabı bilirüm
Sizin payınızdan gani olurum
Helal al rızanın yolu dedüler.
Söyleştiler ki bu yol cümlemizün
Yola müstahak hal cümlemizün
Bu yolun sahibi ikrârımızun
Soluğu sayan yolu alır dedüler.
Dedüler bu yolun soluğu sağdur
Bu yola gidenin hep yüzü ağdur
Bu yolun ötesi bir azimşardur
Bu şardan verilür dolu dedüler.
Hak Muhammed Ali ismi anıldu
Erler hep solukta gayet biridü
Hâce Ahmed sağ soluğa bağladu
Soluk bilen yolu bulur dedüler.
Ortalığa darı çeci kurulsun
Sırr-ı Seddar bu meydanda bilinsün
Ulu kimdir gözümüze görünsün
Ezeli Bektaş-ı Veli dedüler.
Erler postunattı eğlenmez zerre
Eyvallah edüpde bağlandu darda
Bektaş-i Veli’ye gelince sıra
Attı Postun durdu beli dedüler.
Sultan Hâce Ahmed beraber oldu
İki gönül bir olup niyazi verdü
Erler orda gerçek uluğun bildü
Budur evliyanın yolu dedüler.
Dediler Erlere tarığa yatun
Koyman gümanınız bir etek tutun
Bir olun birlikte ikrara yatun
Budur evliyanın şarı dedüler.
Cümle erler orda tarığa yattu
Hubyar Sultan anda tarığın tuttu
Engine konup gönüle yettü
Budur Hünkâr’ının gülü dedüler.
Dediler Hubyar’a sende gel uğra
Eyvallah deyüp bağlandı dara
Üç kere çalınca açıldı yara
Bu kan ne hikmettir gülüm dedüler.
Ol demde cümlesi dedüler Ali
Hubyar’ ımsın dedi saruldu Veli
Yine sendeymiş yaremin gamı
Dertlilere derman olun dedüler.
Çok muhabbet eyledüler sır oldu
İki uruf bir cesette göründü
Matahlar derç oldu güfer verüldü
Bizi ayrı bilen deli dedüler.
Erler kalktı meskenine yürüdü
Herkes o anda yurdunu buldu
Gönüller bir olup semaha girdü
Özünü görene beli dedüler.
Hubyar Abdal,Hakk’ı bilen sultansın
Nice düşmüşlerin elin alansun
Bunalana dar günleri gelensün
Dertlilere derman olur dedüler.
Tatlı Derviş (Abdal Dedem-Abdalıyam)
Abdal Dedem – Der Abdalım – Abdalıyam mahlaslarıyla deyişler söyleyen ozanlarımızdan birisi de Tatlı Derviştir. Tatlı Derviş 19 yy da yaşamıştır. Hubyar Dedelerinin bir çoğu bu kişiyi kendi Dedelerinden duymuşlar ve dinlemişlerdir. Tatlı Dervişle ilgili bilgileri bir çok Hubyar Dedesinden dinledikten sonra son olarak doğrudan bu şahsın torunu olan Hüseyin Culhacı ile görüşmeye karar verdim. Okmeydanındaki evinde ve Okmeydanı Alevi Kültür Merkezinde birkaç defa görüştük. Oldukça yaşlı olan Hüseyin amca Dedesiyle ilgili olarak duyduklarını heyecanla anlattı. Kendisini hiç görmemiş Babamı bile zor hatırlıyorum diyor. “ Dedem bir gün yanında Emirin Mehmet, Kelle Baba ve ismini hatırlayamadığım 4-5 atlıyla birlikte Hacı Bektaş dergahına gitmişler . Dergahta Cemalettin Ulusoy ‘ un bulunduğu zamanlarmış. Cemalettin Efendiye Hubyarlılar geldi demişler. Buyur etmiş. Dergaha geçmişler. Eğer Hubyar’ ın evladıysanız Dedenizin postunu tanırsınız demiş. Tatlı Derviş göv eşiğe niyaz ettikten sonra başlamış söylemeye. Tatlı Derviş söyledikçe Asılı bulunan postlardan 3. Post sallanmaya başlamış. Cemalettin Efendi bu durumu görüp kabullenmiş ve müsafirlerini ağırlayıp uğurlamış. “ Dedem kuvvetli aşıkmış diyor. Abdal Dedem mahlasıyla söylediğini ama Der Abdalım mahlasının Hubyar’ a ait olduğunu söylüyor Hüseyin Dede. Tatlı Dervişin Deyişlerinin çok az kısmını ezbere bildiğini söylüyor. Yazılısı olmadığını ve eski aşıkların bileceklerini söylüyor.
Sultan Murat’ ın Hubyar Sultan’ ı Ziyaretiyle ilgili söylenmiş bir Deyiş
Engin ovalarda yurdun tutmadı
Zerrece işine hile katmadı
Sayrusunun bahçesine gitmedi
Kendi bahçesine girdi Hubyar
Gürgen çukuruna çok emek verdi
İbadet eyledi çiftini sürdü
Mümin kullar için bu yolu kurdu
Meylini irfana verdi Hubyar
Abu hayat soğuk sular akıttı
Türkçesini türlü devir okuttu
Meskenini Tekeli’ye çıkarttı
Sultan Tekeli’de durdu Hubyar
Sular gibi ummanına akardı
Cevlan eder dokuzlara çıkardı
Mehman gelir diye yola bakardı
Kendi Mehmanını gördü Hubyar
Alana manasın gayet kâr oldu
Binbir çiçek ile namesin oldu
Sultan Murat ordusundan gel oldu
Görünce önüne vardı Hubyar
Dolandı Mıhlıda önüne vardı
Sultan Murad Hubyara selamın verdi
Ve alleyküm selam selamın aldı
Onunca beraber geldi Hubyar
Kendi meskanını yurduna çıktı
Kendi ocağın ateşi yaktı
Aç korum orduyu Sultanda korktu
Küçük kazanını kurdu Hubyar
Dokuz bin asker davet eyledi
Bu kazanda cümlesini toyladı
Sultan Murat gördü hayret eyledi
Sofrasın meydana serdi Hubyar
Dedi derviş dedi bu nasıl emek
Bu kazandan çıktı her türlü yemek
Helal eyle derviş semayen verek
Cümlesini teman gördü Hubyar
Dedi derviş bu yaylada durunca
Bu kadar orduya nasip verince
Sen dua kıl biz sefere gidince
Orda hayır dua etti Hubyar
Dedi derviş yerin ne yüce yayla
Dedi sultanım dağ başı böyle
Sefere gidiyor sen imdat eyle
Güle güle gidin dedi Hubyar
Bir saat gitti de geriye geldi
Kendi ocağına nazarın kıldı
Işığın görende devaha geldi
Dertlilere derman oldu Hubyar
Yedi koyun vardı onu güderdi
Keserdi koyunu kurban ederdi
Yaz zamanı Dokuzlara giderdi
Sultan Tekeli’de durdu Hubyar
Mestane olmuşum senin derdinden
Güferiyem hiç çıkarmam virdimden
Bu ABDALI ayırmasın yurdundan
Sultan Tekeli’de kaldı Hubyar
Yolu hoş görülür Hubuıyarlının
Bir kuş bir çalıya çekmiş kalemi
Seyrediyor tozanlıyı alemi
Çıkakta Tekkeyi edek kelamı
Eli hoş görülür Hubuyarlının
Duman almış dokuzların başını
Gelinin aşukta yurlar başını
Yaredenden hayır diler işini
Yolu hoş görülür Hubuıyarlının
Akpınarın suyu akar yayladan
Feleğin kahrıdır bizi böyleden
Nice canlar göçtü yalan dünyadan
Eli hoş görülür Hubuyarlının
Der ABDALIM ah çekiyor özünden
Ah çektikçe kan yaş gelir gözümden
Bir su içsem akpınarın gözünden
Suyu hoş gelir Hubyarlının
(Bu Deyiş Zile’nin Kervansaray Köyü’nden Hubyar dedelerinden İbrahim Ethem Baba’nın hatıra defterinden alınmıştır.)(Eraslan Doğanay)
HÜSEYİN ABDAL
Hüseyin Abdal aynı zamanda Hubyar Sultan ‘ ın Torununun oğludur. Yaşadığı dönem 1600 lü yıllardır. Türbesi Hubyar Sultan türbesinin yanındadır. Hüseyin Abdal’ la ilgili detaylı bilgi Hubyar Sultan’ ın sülalesi bölümünde verilmektedir.
Hüseyin Abdal’ ın dilden dile günümüze gelen bir deyişi
Beri gel beri gel divane aşık
Sen kıble ararsan kıble sendedir
Tanrı seni öz nurundan yaratmış
Hem din hem de iman Kabe sendedir
Vücudunu dört nesneden halletti
Evrahından evrahına nur kattı
Cümle melekleri hem secde etti
Cemaat ararsan iman sendedir
Gelmiş haber soruyorsun Mehdi’den
Erler imiş cümle ilime hükmeden
Ne ararsın Şam’ı şarkı Mekke’de
Kabe’yi beytullah Mekke sendedir.
Hüseyin Abdalım gezme ırağı
Güzel imiş Şeyh Safi’nin yüreği
Sunan için hak evinin durağı
Hoş bak vücuduna mehman sendedir
Ali gibi er gelmedi cihane
Ona da buldular türlü bahane
Yedi kez uğradım ulu divane
Divanda oturan Ali değil mi?
Binbir adı vardır bir ismi Hızır
Nerede çağırsan orada hazır
Ali padişahtır kanberi vezir
Bu fermanı yazan Ali değil mi?
Yarattı mülcemi oda oldu düşman
Kastetti Ali’ye sonra oldu pişman
Hani kitapta var ol Ömer Osman
Kur’an’da okunan Ali değil mi?
Hüseyin Abdal’ım ben bir beçare
Aradım bulmadım derdime çare
Kusurum çok nasıl yaranı divana
Divanda oturan Ali değil mi?
GÖNDERİN BENİ
Sabah olup güneş nurlar saçarken
Muhammed Ali’ye gönderin beni
Ruh çıkıpta kafesinden uçarken
Oniki İmama gönderin beni
Toplanın Muhibler irfan yurduna
Can dayanmaz ayrılığın derdine
Hüseyin Babayı koyun yurduna
İmam Hüseyin’e gönderin beni
Gülbenk çekin niyaz ile saz ile
Çok muhabbet ettim cilve naz ile
Ecel geldi fırsat vermez söz ile
Masumu paklara gönderin beni
Çok günler geçirdim hep yalan oldu
Arifler tanıdı kör inanmadı
Çıkıp hak yolunda şeytana kandı
Ecdadım Hubyar’a gönderin beni
Yaptım ahretimi hakka geçmeye
Beş gün kaldı şu dünyadan göçmeye
Hak nasip edeerse kevser içmeye
Pir Hacı Bektaşa gönderin beni
Dokuz yüz kırk yedi biz gider olduk
İhtiyarlık çöktü sarardık solduk
Ol Hakkın emrine biz razı olduk
Dedem Kul Yusufa gönderin beni
Atam Hasan baba beni çağırdı
HÜSEYİNİM tez gel diye bağırdı
Yaşım altmış dokuz sakal ağardı
Nur Hasan babaya gönderin beni
TURNALAR
İstanbul’u sorsan dağdır meşedir
İçinde oturan beydir paşadır
Güzeller mekânı Kasımpaşadır
Bizden yâre selam söylen Turnalar
İndim Üsküdar’a bindim kayığa
Samsun’a gelince indim çayıra
Kayırırsa bizi mevlam kayıra
Bizden yâre selam söylen Turnalar
Amasya’yı sorsan padişah tahtı
Önümüz engebe Çengele baktı
Turhal’a uğradık gün öğle vakti
Bizden yâre selam söylen Turnalar
Biz de geldik Tokat’ın şarına
Herkes armağının alsın yârine
Hızıl enişte mamu beline
Görünür Dedemin elleri Turnam
Ben de çıktım Tozanlı’nın düzüne
Yüz sürelim toprağına tozuna
Eşikten içeri evin yüzüne
Omuzum köşeye vereyim Turnam
HÜSEYİN ABDALIM namın söylensin
Serilsin sofralar nimet yörüsün
Başa geller haller orda sorulsun
O yâr karşıma çıksın salınsın Turnam
Ozan Karaoğlan
Hubyar Sultan için deyiş yazan ve söyleyen ozanlar içinde en önemlisi ve en çok deyişi bulunanı Ozan Karaoğlan’ dır.
Karaoğlan 1690 yılında Sivas-Zara-ılıca köyü kargılı mezrasında doğmuştur. Asıl adı Hüseyin dir. Şiirlerini Karaoğlan mahlasıyla yazmıştır. Karaoğlan küçük yaşta saz çalmayı öğrenmiş, . Kargılı köyünde bulunan Derebeyi kargılı Murat onu yanına aşık olarak almış. Karaoğlan yüzlerce şiirler, deyişler söylemesine rağmen ismi hiç duyulmamıştır. Buna sebep olan şudur; Karoğlan ın doğduğu ve oturduğu yer olan kargılı köyünde Kargılı Murat namıyla bir Derebeyi yaşarmış. Bu Derebeyi etraftan haraç alır, kervanları soyarmış. Bu durumdan canı yanan ahaliden birisi durumu padişaha şikayet etmiş ve padişah III.Ahmet Kargılı Murat’ ın üzerine asker göndererek Kargılı Murat’ ı bozguna uğratmış. O zamanlar Alevi olan Kargılı köyü dağıtılmış. Yıkılıp yakılmış. Köy ahalisi başka köylere sığınmışlar. Ozan Karaoğlan’ da Akören köyüne sığınmış oraya yerleşmiş. Ozan Karaoğlanın soyu bu köyde asimle olmuşlar ve sünnileşmişler. Sünnileşen aile Dedelerinin Deyişlerini gün yüzüne çıkartmaktan çekinmişler bunda hem devlettin baskısı hem de ailenin etraftan ve sünni ahaliden çekincesi önemli rol oynamıştır. Karaoğlanın yazılı Cönkleri 1930 yılında Zara’ nın Eymir köyünde bulunan Molla Hasan tarafından günümüz Türkçesine çevirtilerek yine halk ozanı olan ve Zara ilice köyünde bulunan Kara İsmail’ e verilmiştir. Kara İsmil’ dan de Ozanın torunlarından olan Zara Akören köyünde bulunan ve geçmişine , kültürüne son derece bağlı bir kişi olan Araştırmacı Yusuf Çınar almıştır.
Yusuf Çınar’ ı Sevgili Dost Fikri Karaman sayesinde tanıdım. (A.Kenanoğlu) İlk önceleri her gün telefonla sohbet ettik. Övgüyle ve heyecanla elindeki deyişlerden bahsediyordu hep. 2001 yılı yazında Akören köyüne ve Yusuf Çınar’ a misafir olduk. Daha köyün girişinde bekliyordu bizi. Telefonda çok muhabbet etmiştik ama ilk görüyorduk birbirimizi. Evine çıktık, sofralar hazırlandı yedik içtik. Elinde bulunan Dedesi Ozan Karaoğlan’ ın deyişlerini getirdi. Heyecanla inceledim okudum. Aşağı yukarı 300 civarında deyiş var . Deyişler tipik bir Alevi Ozanının dilinden , sazından çıkmış. Hubyar’ la ilgili bir çok deyişi bir çırpıda heyecanla okudum. Yazık dedim yazık. Bu güne kadar Hubyar’ la ilgili olarak bu kadar değerli deyişlerin bilinmemesi çok yazık . Sadece Hubyar’ la ilgili olanı değil. Düvaz imamlar, aşk ve sevda şiirleri, hasretlik şiirleri bunların hepsi mevcut Ozan Karaoğlan’ ın cönklerinde. Cönklerin çevirilerinden konumla ilgili olanları ayıkladıktan sonra Zara’ ya gittik, fotokopi çektirmeye. Gezerek ve sohbet ederek döndük Akören’ e . Geceyi Yusuf Çınar’ ın evinde , kolu komşuyla beraber sohbet ederek geçirdik. Pek Karaoğlan’ a deyinmiyorlardı. Dikkatimi çekti. Sanki Yusuf Çınar’ dan başkası onun o köylü olduğunu Dedeleri olduğunu kabul etmek istemiyordu . Bu konuyu öbürsü gün açtı Yusuf bey, Karaoğlan’ ın mezarını bakmaya ziyaret etmeye gittiğimizde. Çok şaşırdım Karaoğlan’ ın mezarının yeri bile belli değil. Mezarlığın yanında ama Yusuf beyin söylediğine göre onu dışarı da tutmuşlar. Çevre duvarı örülürken. Yusuf bey epeyce mücadele etmiş Dava açmış. Mahkemelik olmuş. Bir çok Devlet kademesine başvurmuş. Burası Büyük Ozan , Ozan Karaoğlan ın mezarının yeridir. Burayı yaptıralım demiş. Muhtar karşı çıkmış burası yol mezar falan olmaz burada demiş. Köylüler ve Yusuf beyin bazı akrabaları karşı çıkmışlarr. Yusuf bey direnememiş fazla, pes etmiş gibi gözüküyor. Ama mezar yerini gösterirken de bir o kadar içini burukluğunu yüzünün ifadesinden anlıyorum. Bu çok değerli ozanın Mezarının yeri şu an yol gibi kullanılıyor. Ve bugün Sünnileşen torunları Dedelerini kabul etmek istemiyorlar. Yusuf Çınar hariç. O gün Yusuf Çınar’ la Ozan Karaoğlan’ ın doğduğu yerleri gezdik. Kargılı Murat’ ın öldürüldüğü yerleri. Yakılan yıkılan köyleri gezdik. Tabi şimdilerde bir kalıntı yok. Yeni birkaç ev yapılmış yerlerine.
Ozan Karaoğlan’ ın şiirlerinde Türk Halk Edebiyatı tüm özelliklerini görmek mümkün. Bu şiirler 11 li hece ölçüsü ile yazılmış. Bazıları 8 li hece ölçüsüyle söylenmiş. Şiirlerde yarım ve tam kafiye kullanılmıştır. Şekil ve muhteva bakımından mükemmel olan şiirlerde 6+5 veya 4+4 (semai) hece ölçüsü kullanılmıştır. Ozan Karaoğlan yaşantısına ve şiirlerine konu olan sevdayı, aşkı, ayrılığı, gurbeti, acıyı, manevi hazzı yaşamış ve bunları deyişlerine aktarmış bir ozanımızdır.
Ozan Karaoğlan’ ın bazı şiirlerinin Hubyar Köyünde bilindiği ve aşıklarca söylendiğine bir şiirini Annemin yanında okurken şahit oldum. Ben şiiri okurken Annemin birden gözlerinin yaşlandığını hissettim. Ne oldu Ana dediğimde “oğlum o okudun türküyü baban çok sık söylerdi” dedi. Bu sözler beni daha çok duygulandırdı. Babamın veya bizim köydeki eski Aşıkların Ozan Karaoğlan’ dan haberleri varımıydı bilemiyorum ama demek ki deyişleri biliniyordu.
Viran kaldı meskenimiz yurdumuz
Kalktı göç eyledi beyler buradan
Bitmez mola efkarımız derdimiz
Kalktı göç eyledi beyler buradan
Sultan Ahmet fermanları salıyor
Kanlı dertler yüreğimi alıyor
Kargılım yastadır güller soluyor
Kalktı göç eyledi beyler buradan
Osmanlı da geldi geceden bastı
Zalim düşmanların neyiydi kastı
Düşenin ezelden yoğumuş dostu
Kalktı göç eyledi beyler buradan
Yüklendi barhanam gayrı durulmaz
Kanlı drtler yüreğimde sarılmaz
Yaralar azgındır çare bulunmaz
Kalktı göç eyledi beyler buradan
Sarı çiçek yine sarardı soldu
Zalim felek bizi taşlara çaldı
Meskenim yurdumda ellere kaldı
Kalktı göç eyledi beyler buradan
KARAOĞLAN süremedim demi devranı
Üstümüzde döner ecel fermanı
Yine geldi ağlamanın zamanı
Kalktı göç eyledi beyler buradan
Hubyar Sultan himmet eyle derdime
Ellerim duada gönlüm niyazda
Hubyar Sultan himmet eyle derdime
Yüreği yaralı sinem alazda
Hubyar Sultan himmet eyle derdime
Erenler eğnine yeşil bağlanır
Aşkın narı yüreğimde dağlanır
Çifte kurbanları gelir tığlanır
Hubyar Sultan himmet eyle derdime
Doksan bin evliya bir ulu sancak
Şahlanıp gaziler ruma gelincek
İmdada yetişir Sultan Yalıncak
Hubyar Sultan himmet eyle derdime
Sabah olur cümle canlar uyanır
Hü deyince varır arşa dayanır
Erenler seherde nura bağlanır
Hubyar Sultan himmet eyle derdime
Hacı Bektaş vermiş ulu fermanı
Yaralı gönlüme eyle dermanı
Münkir olan bozar ahdü peymanı
Hubyar Sultan himmet eyle derdime
Koçhisar kurbinde halife pirler
Muhammet soyundan gaziler erler
KARAOĞLAN gerçeği yürekten söyler
Hubyar Sultan himmet eyle derdime
Duaya Geldim
Hubyar Sultan erenlerin ulusu
El açtım seherde duaya geldim
Erenler elinde kevser dolusu
El açtım seherde duaya geldim
Çıksam Tekeliye yayla yaylasam
Erenler kurbinde dua eylesem
Dertlerimi bir veliye söylesem
El açtım seherde duaya geldim
Erenler dağında gaziler pirler
Cem olmuş şehitler gülbenk söylerler
Çıngır Baba himmet eyle erenler
El açtım seherde duaya geldim
Çoban kayasına yüzler süreyim
Torluk Baba muradına ereyim
Erenlerin cemalini göreyim
El açtım seherde duaya geldim
Sabah olur namaz niyaz edilir
Seherde dilekler göğe alınır
Erenler elinde çare bulunur
El açtım seherde duaya geldim
Asa pınarından Kümbet Baba dan
KARAOĞLAN usandın dertten davadan
Aktı gözüm yaşı çölden ovadan
El açtım seherde duaya geldim
VARIN TURNALAR
Eğer giderisen bizim ellere
Keşmene kepeze varın turnalar
Bizden selam erenlere pirlere
Abdülgaziyide görün turnalar
Uçun gidin tozanlıya varınız
Hubuyar Sultana selam durunuz
Doğanşah babayı bir dem görünüz
Kazova çölüne konun turnalar
Obalarda boz dumanlar tüttümü
Goncalar açılıp bülbül öttümü
Horasan elleri semah tuttumu
Kırklara pirlere sorun turnalar
Eyyam geldi uludağlar yeşerdi
Gönül efkarlandı gözüm yaşardı
Yaz baharda deli çaylar coşardı
O yarin köyüne varın turnalar
Tekelinin çiçekleri açtımı
Oğuz beyi yaylasına göçtümü
Eski demi devran yoksa geçti mi
Kümbede torluğa sorun turnalar
Turnam niye yücelerden uçarsın
Kış gelende hangi ile göçersin
Seyyahlar yoldadır nasıl geçersin
Ordanda bi haber verin turnalar
Erenler dağında kırk Veli yatar
Çıngır baba derler gözümde tüter
Karaoğlan karemden olmuşsun beter
Benim de halimi görün turnalar
KIRKLAR PİRLER
Derdim vardır dağlar gibi
Himmet eylen kırklar pirler
Gözüm yaşı çağlar gibi
Himmet eylen kırklar pirler
Viran oldu yuvam yurdum
Çöllere mekan kurdum
Seherde duaya durdum
Himmet eylen kırklar pirler
Düşmüşsen toza Turaba
Bu yılda gönlüm Harabe
Kargılıda melül Baba
Himmet eylen kırklar pirler
Cümlenin sahibi Haktır
Dertlerimize derman yoktur
Evliyada Hümmet çoktur
Hümmet eylen kırklar pirler
Aşık olan sizi özler
Yanar yüreğim sızlar
Tozanlıda yedi kızlar
Hümmet eylen kırklar pirler
Dost bağında bülbül ötsün
Dilerim çilemiz bitsin
Hubyar Sultan hümmet etsin
Hümmer eylen kırlar pirler
Torluk Baba
Karaoğlanım destan yazar
Hümmet eylen kırklar pirler
Derdimin dermanı Sultan Hubyar
Horasan kürbünden cevlan eyleyen
Derdimin dermanı Sultan Hubyar
Diyarı uruma ferman eyleyen
Derdimin dermanı Sultan Hubyar
Erenler elinde bir ulu sancak
Bize bir himmet Sultan yalıncak
Şadolur gönlümüz derman buluncak
Derdimin dermanı Sultan Hubyar
Melül Baba derler bir ulu vezir
Deryalar üstünde Bozatlı Hızır
Nerede çağırsan erenler huzur
Derdimin dermanı Sultan Hubyar
Bir su içem Tozanlı’nın suyundan
İmam Rıza erenlerin soyundan
Arefe gününden bayram ayırından
Derdimin dermanı Sultan Hubyar
Erenlerle sohbet gayetin hoştur
Ellerim duada gözlerim yaştır
Hacı Bektaş bize derman ulaştır
Derdimin dermanı Sultan Hubyar
Yaz baharda sular coşar bulanır
Aşık olan diyar diyar dolanır
Çifte koçlar al boyaya boyanır
Derdimin dermanı Sultan Hubyar
KARAOĞLANIM yaralarım azıyor
Geçmiyor günlerim aylar uzuyor
Tarihler binyüz kırkı yazıyor
Derdimin dermanı Sultan Hubyar
HUBYAR SULTAN SEFA GELDİN
Erenlerin diyarından
Sultan Hubyar sefa geldin
Horasanın yollarından
Sultan Hubyar sefa geldin
Erenlerin Sultanısın
Dertlilerin dermanısın
Arzırumun mihramısın
Sultan Hubyar sefa geldin
Horasandır ana yurdun
Tozanlıya mekan kurdun
Dertlilere derman oldun
Sultan Hubyar sefa geldin
Horasandan gelen erler
Şehit yatağı bu yerler
Hacı Bektaş kırklar pirler
Sultan Hubyar sefa geldin
Erenlerin piri misin
Deryaların dür-ü müsün
Ayın günün nurumusun
Sultan Hubyar sefa geldin
Destanımız oldu tamam
Ceddimiz oniki imam
İşte düğün işte bayram
Sultan Hubyar sefa geldin
KARAOĞLANIM çalar sazı
Kimi şehit kimi gazi
Ağlıyorum bazı bazı
Sultan Hubyar sefa geldin
MİSAFİR GELİNCE
İki mihman geldi akşam kapıya
Biri Sultan hızır biri Ali’dir
Yüzünü görünce döndüm deliye
Biri kümbet baba biri Ali’dir.
Hızır gelir derler mihman gelince
Hakka dua eyler hane gülünce
Yavan yahşi yerler kendi halince
Biri Hacı Bektaş biri Ali’dir.
Misafirin gönlü benzermiş güle
Misafir gelince Hızırda bile
Kusurun varısa affığı dile
Biri Selmanfaris biri Ali’dir.
Misafir gelince rahmet yağar
Geldiği haneyi nurlara boğar
Cömertler mahşerde yün gibi doğar
Biri Zeynel aba biri Ali’dir.
Misafir dediğin kabede hacı
Birisi kardeştir birisi bacı
Misafir gelince başımın tacı
Biri Sultan Hubuyar biri Ali’dir.
Melül baba gelir başta oturur
Mihman gelince on kısmet getirir
Birini cümlesi yeyip bitirir
Biri Cafer toyor biri Ali’dir.
İki lokma yeyip dua ettiler
Namerde nekesi daru ettiler
Sabah oldo Bozat ile gittiler
Biri İmam Rıza Ali’dir.
KARAOĞLANIM eydür böyle olurmu
Namert kapısına mihman gelirmi
Kimin kim olduğunu kimse bilirmi
Biri İmam Hasan Biri Ali’dir.
TEKELİ
Ulu dağlar birbirine yaslanmış
Ne güzel kurulmuş yerin Tekeli
Bozdumanlar pare pare bölünmüş
Bitmiyor dumanın karın Tekeli
Bizden önce nice beyler varımış
Yücesini bozdumanlar bürümüş
Kırcı vurmuş çiçeklerin kurumuş
Tükenmez feryadın zarın Tekeli
Otağ kursam yaylasına düzüne
Yüzüm sürsem Erenlerin izine
Hazan vurmuş çiçeklerin özüne
Kurumuş yaprağın harın Tekeli
Hubyar Sultan buralardan geçti mi?
Asapınarı’ndan bir dem içti mi?
Tozanlı’da obasına göçtü mü?
Ondan da bir haber verin Tekeli
Çetirez den esen seher yelleri
Dolaşayım sahraları çölleri
Açtı m’ola epsile’ nin gülleri
Gelenden geçenden sorun Tekeli
Aşık olan deryaları boylasın
Varsın alem ne söylerse söylesin
Kümbet Baba bize himmet eylesin
Yaralar derindir sarın Tekeli
Esti deli poyraz eyyam güz oldu
Dertlerim bir idi şimdi yüz oldu
KARAOĞLAN’ım ateş oldu köz oldu
Ozanın halini görün Tekeli
İPSİLE DESTANI
Al yeşil bürümüş dört bir yanımı
Söylenir dillerde adın ipsile
Ben de duydum şöhretini şanını
Söylenir dillerde adın Epsile
Vardım Tekeli’ ye duman bürümüş
Bakırlı’ nın karı yeni erimiş
Aşıkların derdi nazlı yar imiş
Söylenir dillerde adın Epsile
Dağlar sıralanmış bir ulu kervan
Suyun şifalıdır dertlere derman
Erenler serdarı Hubyar Sultan
Söylenir dillerde adın Epsile
Kimisi ağlamış kimisi gülmüş
Çirmiş’ i , Kıpçağı sinene dolmuş
Eski ağalar beyler yanice olmuş
Söylenir dillerde adın Epsile
Tozanlı’ ya vardım suları coşmuş
Kürtükler erimiş selleri taşmış
Çifçiler çiftini erkenden koşmuş
Söylenir dillerde adın Epsile
Bizden selam olsun Kümbet Baba’ ya
Oğuz’ u Türkmen’ i çıkmış obaya
El açtım torluğa durdum duaya
Söylenir dillerde adın Epsile
Tevarihler binyüzkırka erişti
Baharın eyyamı bülbül ötüştü
KARAOĞLAN yüreğin yandı tutuştu
Söylenir dillerde adın Epsile
Söyle Selamımı Kırklara Turnam
Eğer bizim ele yolun uğrarsa
Söyle selamımı kırklara Turnam
Gök yüzünde ahu figan eylersin
Söyle selamımı pirlere turnam
Aşın tekeliden engine düşün
Ağlarım gurbette yaz ile kışın
Seversen mevlayı necefe koşun
Söyle selamımı kırklara Turnam
Kırklara pirlere söyle selamı
Selam dedikleri hakkın kelamı
İki elim tutmaz oldu kalemi
Söyle selamımı pirlere turnam
Varıp Tozanlı’ ya bir dem konarsan
Kırklardan pirlerden himmet umarsan
Benim gibi aşk oduna yanarsan
Söyle selamımı kırklara Turnam
Turnam kılavuzdur sürer yolları
Eser badi seba seher yelleri
Açtı mola Kargılı’ nın gülleri
Söyle selamımı pirlere Turnam
Şahin Baba derler düşerse yolun
Avcılar elinden yamandır halin
Sivas’ ta Çeltek’ te bir gece kalın
Söyle selamımı kırklara Turnam
Hubyar Sultan bizim ulumuz
Kırklara pirlere giden yolumuz
KARAOĞLAN’ ım açmaz oldu gülümüz
Söyle selamımı pirlere Turnam
Hubyar’ a Sultan ne güzel uymuş
Sultan olan haktan hüman yürütür
Padişaha ferman ne güzel uymuş
Derdi olanlara dünya dar gelir
Dertlilere derman ne güzel uymuş
İbrahim Kabe’ yi yaptı bitirdi
Nice gafilleri hakka yetirdi
Cebrail semadan koçu getirdi
İsmail’ e kurban ne güzel uymuş
Nekes’ in malından hiç hayır gelmez
Toplayıp devşirir kendine yemez
Hızır nebi gelse bir lokma vermez
Cömerte de mihman ne güzel uymuş
Dumana bürünmüş Tekke’ nin başı
Yücesine baktım cevahir taşı
Yolcuya yoksula yedirir aşı
Hubyar’ a da Sultan ne güzel uymuş
Ali Hamza bir araya derildi
İslamın temeli anda kuruldu
Musa nebiye de Tevrat verildi
Muhammed’e kuran ne güzel uymuş
Türlü çiçeklerden bir dem alırdı
Hakkın hikmetiyle ilham gelirdi
Derdi olanlara derman bulurdu
Ser tabibe lokman ne güzel uymuş
Bakmadım güzellerin yüzüne
Uymayalım cahillerin sözüne
İlham gelir aşıkların özüne
KARAOĞLANA ozan ne güzel uymuş
Turnalar Hubyar’ ı görmediniz mi
Bakır bellerinden aşar gelirsen
Turnalar Sultan’ ı görmediniz mi
Sarı Baba kıratına binerken
Turnalar Sultan’ ı görmediniz mi
Tekeli’ nin çiçekleri koktu mu
Irahmetler yağıp seller aktımı
Gaziler eline kına yaktı mı
Turnalar Sultan’ ı görmediniz mi
Erenler cem olup şerbet ezerken
Aşkın deryasında kırklar yüzerken
Hacı Bektaş ile bile gezerken
Turnalar Sultanı görmediniz mi
Bizden Selam gazilere pirlere
Irahmetler yağar gökten yerlere
Yüzümü süreyim yerden yerlere
Turnalar Sultan’ ı görmediniz mi
Tozanlı’ nın çiçekleri açarken
Horasan pirleri gelip geçerken
Erenler seherde konup göçerken
Turnalar Sultan’ ı görmediniz mi
Turnalar havada eylemiş katar
Doksan bin evliya urumda yatar
KARAOĞLAN gaziler gözümde tüter
Turnalar Sultanı görmediniz mi
DERVİŞ ALİ
Hubyar Sultan la ilgili olarak Hubyarlılar tarafından bilinen ve dilden dile dolaşan deyişlerin büyük çoğunluğu Derviş Ali’ ye aittir.
Türbesi Tokat-Almus Cihet kasabasındadır. Yaşadığı dönem hakkında pek bir bilgi yoktur. Hubyar Sultan’ dan sonra yaşadığı kesindir.
Hubyar’ ın kerametlerine ilişkin Derviş Ali ‘ nin söylemiş olduğu bir deyiş
Çıkıp arş yüzünde nurda oturan
Meftesini meftesine yetüren
Kuduret yarılıp lokma getüren
Südünen Ahmeri balı Hubyar
Ataşlar yok iken çiğler pişiren
Dalga verip kalp evini coşuran
Mukaned köprüsün suyun şaşıran
Kurtarır zulümden gamdan Hubyar
Bakmıyormu başcı kayık haline
İsmi azam dua geldi diline
Bir avuç kum aldı hemen eline
Az kaldı deryayı kessin Hubyar
Eşiğin altına kitap sırınan
İki cihan boyamıştır nurunan
Ali baba ile girdi fırına
Estirdi kar ile yeli Hubyar
Engin ovalarda yurdun tutmadı
Zerrece işine hile katmadı
Yabancının bahçesine gitmedi
Kendi güllerini derdi Hubyar
Allah ekber dedi can aldı canını
Ih demeden uyuşturdu kanını
Varsın ıssız koysun münkür yurdunu
Sağ adamı ölü kıldı Hubyar
Yedi günle gece külhan yaktılar
Onu yansın diye nara tıktılar
Yirmi dört saat sonra açtılar baktılar
Sakalı buz tutmuş geldi Hubyar
Sağ adamı musallaya koydular
Buyur derviş cenazeye dediler
Orda hazır idi üçler yediler
Sağ adamı ölü kıldı Hubyar
Bütün canlar hep sıraya düzüldü
Kerâmeti arşta,kürşte sezildi
Gürgen çukuruna berat yazıldı
Baltasını dala taktı Hubyar
Bağrıma kâr etti düldülün sesi
Dinleyince gerçek erin nefesi
Uzadında neden bunun ötesi
DEVİŞ ALİ etme kulun Hubyar
Devahımı Kabul eyle Hubyar
Gurbet elden arzularım gelir
Devahımız kabul eyle Hubuyar
Yattım eşiğine gördüm düşümü
Devahlarım kabul eyle Hubuyar
Eleste gününden tuttum peşini
Hak onarsın cümlemizin işini
Kudret kalemini çekmiş kaşına
Devahlarım kabul eyle Hubuyar
Şu dünyada kim istiyor zinneti
Ben ederim efendime minneti.
Arayı arayı bulduk cenneti
Devahlarım kabul eyle Hubuyar
DERVİŞ ALİM etdür dersim Uludan
Ta ikrarım vardır Kalibeliden
Şaafat umarız pirim Ali’den
Devahlarım Kabul eyle Hubuyar
Hızırın Sevdiği Sensin Hubyar
On iki imamlara düştüm düşeli
Bir şahin donunda girdi düşüme
Urumda oturan Hacı bektaşla
Bir olup birliğe girdi Hubuyar
Kükreyip oturan kendi halinde
Keçeci baba peyiklik eder önünde
İki cihan serveri bile yanında
Hızırın sevdiği sensin Hubuyar
Dillerin tadı bal ile şeker
Pirim aslan Ali hem bize bakar
Başımız Hz. Hızıra çıkar
Hızırın sevdiği sensin Hubuyar
Seksen bin erlerden hem Mücüzatlı
Doksan bin erlerden eli beratlı
Yanına uydurmuş demir kıratlı
Üçüde bir olmuş gelir Hubuyar
Doksan bir erlere hocalık etti
Hem sırdan geldi de hem sırra gitti
Muhammed Ali’nin sancağın tuttu
Yeşil Alemini açtı Hubuyar
Yüreğime vurdu güferin hası
Yüz yirmi dört bin nebiler başı
Şu iki cihana aldı güneşi
Parlayı parlayı gelir Hubuyar
DERVİŞ ALİM Demanıma düzüldü
Dillerinde Abu Kevser ezildi
Senin ismin tüm kalplere yazıldı
Hızırın sevdiği sensin Hubuyar
Seyrangahtan gelen Derviş Hubuyar
Her gece her gece seyrim içinde
Seyrangahtan gelir derviş Hubuyar
Bozata binmiş yeşil çönül elinde
Seyrangahtan gelen Derviş Hubuyar
Tozanlı deresin bekçisi sensin
Bir işaret göster talibin gelsin
Bir Hü çekelimde demler yörüsün
Seyrangahtan gelen Derviş Hubuyar
Gürgen çukurunda poyrazlı kışlı
Şurda bir derviş var gözleri yaşlı
Altı demir kırat Ali de Yoldaşlı
Seyrangahtan gelen Derviş Hubuyar
Tekelide değirmenin dönüyor
Abu Hayat Soğuk suyun eniyor
Üstünde üç derviş semah dönüyor
Seyrangahtan gelen Derviş Hubuyar
Tütünün kokusu ne güzel geldi
Çizmenin gıcırtısı Tekke’yi aldı
Muhiplerin sarardı samana döndü
Seyrangahan gelen Derviş Hubuyar
DERVİŞ ALİM dergahına uğradı
Tekkeyi de mahsum gördü ağladı
Şen olasın seksen evi boyladı
Seyrangahtan gelen Derviş Hubuyar
KUL HIDIR
Hıdır Derviş
Hubyar Ocağının gelmiş geçmiş en önemli şeyhlerindendir. 19.yy sonlarında Hubyar Ocağının derlenip toparlanması ve yeniden canlandırılması konusunda çok önemli hizmetleri olmuştur. Hubyar Ocağı Hıdır Şeyh zamanında en parlak dönemlerinden birisini yaşamıştır. Hıdır Derviş’ in Dedeliği yanısıra söylemiş olduğu deyişleri bulunmaktadır.
Muhammed mescitden yürüdü nice
Düştük gurbet ele çıkart bir uca
Kavuşturan sensin hem koca koca
Kavuşturan sensin Hubyar Dede’m
Çetireze geldik eyledik niyaz
Ağ cöferlik üstü yanda görünür beyaz
Mümine yaz düşmüş münküre ayaz
Kavuşturan sensin Hubyar Dede’m
Zor Taşı’na geldim görmedim zoru
Yönümüz Hubyar ‘a gidiyor doğru
Hizmetine gelsin Hüseyin oğlu
Kavuşturan sensin Hubyar Dede’m
Mıhlı’ya geldim ki çakılı Mıhı
Ordan destur aldım giyindim zırhı
Gürgen Çukuru’nda görünür kırkı
Kavuşturan sensin Hubyar Dede’m
Kılıçkesen’e gelip kılıcını alınca
Müjdeciyi ileriye salınca
Dağ taş şadıman oldu mülkün sahibi gelince
Kavuşturan sensin Hubyar Dede’m
Argulu Baba’da agrıyı attım
Ol Hızır Nebi’nin elinden tuttum
Nefsimi öldürdüm mevlaya yettim
Kavuşturan sensin Hubyar Dede’m
Dermağu Dede’de dertler dermanı
Hızır Sersem‘inen aldık fermanı
Hıdır Ellez’inen sürdük irfanı
Kavuşturan sensin Hubyar Dede’m
Ta ezelden böyle gider yolunuz
Hasan Abdal Hüseyin Abdal oğlunuz
Analar içinde Gönül Ana doğrunuz
İsmail Dede‘den Yağlaş Dede‘ye
Değirmenden niyaz kıldık hüdaya
Şükrolsun üstümüze çağıyor günü
Yedi koyunun sütüynen öğüttü unu
Haram ot yemezdi yedi koyunu
Yerse de bilirdi onun huyunu
Kavuşturan sensin Hubyar Dede’m
Çermiginde yedi kızlar var idi
Onların içinde uruf binidi
Erler yerde yatmaz kalktı yürüdü
Kavuşturan sensin Hubyar Dede’m
Ağca Dede niyaz kıldı pirine
Urkütte ayırdı koydu birini
Meydanda gördüm Gönül Ana’nın yerini
Kavuşturan sensin Hubyar Dede’m
Çıkar meydanına meydan eylerim
Dokuz evliyana kurban eylerim
Talibini daharını seyran eylerim
Kavuşturan sensin Hubyar Dede’m
Asa pınarı da asmaya bakar
Talibin daharın üstüne akar
Akıllı evlat atasının ocağını yakar
Kavuşturan sensin Hubyar Dede’m
Kul Hıdır’ ım mülkün sahibi Ali
Kılavuz önümde Bektaş-ı Veli
Kuşca kuş olsa yuvayı bulu
Kavuşturan sensin Hubyar Dede’m
Zuhrettim anadan geldim cihana
Ermiştim meyti vakti tufana
Yettim Muhammed’e girdim irfana
Hacı Bektaş dönderirken pervane
Yer demir iken gök bakır iken
Demir neden bakır neden eridi
Su neden oldu şu cihana yürüdü
Nasıl yorgan bu dünyayı bürüdü
Bu dünyayı bürür bir yorgan vardır
İpek değil pamuk değil kıl değil
Kendir değil keten değil yün değil
Rahmet değil yel de değil ey adem
Zerre gibi ayetinen zehri gibi göv değil
Ayda değil günde değil ey Adem
Adem toprak amma toprak neden halloldu
Bilen var mı nurun anasın atasın
Gerçek gerek vere bunun manasın
Dahi arştan kürşten ezel eveli
İpti ne yarattı ol gani hüda
Cümlesine bir demişik bir bildik
Kandilin telini neden yoğurdu
İnanmışım bir bilmişim Allah’ı
Cennetin duvarını ne güzel kurdu
Havuzu koç pınarından haber ver
Ya nerede öter arşu rahman feruzu
Çobanı kim gel donundan haber ver
Kandilin telini neden yoğurdu
Kul Hıdır’ım bunu Hızır buyurdu
Mehdi geldi gerçeğini duyurdu
Sarı öküzün gevişinden haber ver
Cennetin aleden ol bir mantar almış
İmam Hüseyin geliyor
Felek bir değirmen kurmuş
Hem öğütüp hem eliyor
Yeraltında sürüsü var
O da kuzusuna meliyor
Yaradanı candan sevdim
Bana cessem cessem veriyor
Midam başına gö sarmış
Kör de yeşil sanıyor
Bir gözünün kirpiğini bilmeyen
O da kula sual soruyor
KUL HIDIR’ım Onikide
Düldül ata biniyor
İyilik kemlik kusur hata
Hep kendinde biliyor
Ne ararsan kendinde ara
KUL YUSUF
Kul Yusuf ;
Türbesi Niksar’ ın ormandibi (Şadoğlu) köyündedir. 17.yy da yaşamıştır. Hubyar Sultan sülalesindendir. Tarikat aşığıdır. Bir çok deyişi olmasına rağmen Hubyar’ la ilgili bilinen deyişi pek yoktur.
Hubyar Sultan’ a Niyazım Vardır
Bir ulu ihtiyar kamil pir gördüm
Hubuyar sultana niyazım vardır
Sıtkınan girdimde darına durdum
Hubuyar Sultana Niyazım vardır.
Girdim irfan demlerinde oturdum
Ben pirime gülbengimi yetirdiüm
Ta ezelden böyle zatımız vardır
Hubuyar sultanı Hünkârı gördüm
KUL YUSUFUM eder sırrımdır Ali
Kusurum var ise affet bu kulu
Pirim Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli
Hünkârım Hubuyar’a niyazım vardır.
Aşık Fedai
Türbesi Amasya’ nın Yassıçal beldesinde bulunmaktadır.
Arzumuz Hubyar Sultan
Amasya vatan ilimiz
Arzumuz Hubuyar sultan
Hakka malumdur halimiz
Arzumuz Hubuyar sultan
Niyet eyledik gitmeye
Koçhisar’ı seyretmeye
Günahları arıtmaya
Arzumuz Hubuyar sultan
Azmeyleyip çıktım yola
Hızır kılavuz ola
Mümin müslüm ıhvan ile
Arzumuz Hubuyar Sultan
Yaratan halike şükrüm
Dilimde ezberim zikrim
Gece gündüz aklım fikrim
Arzumuz Hubuyar Sultan
Hak nasip eylese varsam
Eşiğine yüzler sürsem
Murada maksuda ersem
Arzumuz Hubuyar Sultan
Tokat’a uğürayıp geçem
Ceset soğuk suyun içem
Kar tipi olsa da gitsem
Arzumuz Hubuyar Sultan
Hızır Hubyar’ dır adı
Her ağızda vardır tadı
Cihana nam nişan koydu
Arzumuz Hubuyar Sultan
Hacı Bektaş Hülafası
Evliyalar halifesi
Bir yüce belde tekkesi
Arzumuz Hubuyar Sultan
Bu FEDAİ etna kuldur
Menzili üç günlük yoldur
Erenlerin lütfü boldur
Arzumuz Hubuyar Sultan
DİĞER OZANLAR
İbrahim Ethem
İbrahim Ethem Baba Hubyar sülalesinden Nebi Derviş’ in torunudur. 1878-1947 yılları arasında yaşamıştır. Türbesi Ulutepe (Kelit) kasabasındadır.
Hubyar Dedem
Yüz sürmeye geldim uzak yollardan
Devahlarım kabul eyle Hubuyar
Himmetinle aştım yüksek bellerden
Devahım kabul kıl Hubuyar Dedem
Güruhu nacidir aslı zatınız
Yolkarı var etti sır hikmetiniz
Kandili nur etti nur hikmetiniz
Devahım kabul kıl Hubuyar Dedem
Ak şafaktır enbiyanın tekkesi
Nurlara boyanmış beyaz kubbesi
Mümin olan haktan hayır nefesi
Devahım kabul kıl Hubuyar Dedem
Yollarım ıraktır,gönlüm burada
Metin okuyorum demde sırada
Bu can da yoluna kurban burada
Devahım kabul kıl Hubuyar Dedem
Bozburun’a vardım makine hazır
Yetiş imdadıma bozatlı Hızır
Kırat nallarında toprağı hazır
Devahım kabul kıl Hubuyar Dedem
İBRAHİM ETHEM’in Hubuyar oğlu
Mülcem yaresinden yüreğim dağlı
Kapandı kapılar yollarım bağlı
Devahım kabul kıl Hubuyar Dedem
Aşağıdaki Deyiş Zile’nin Kervansaray köyünden İbrahim Ethem Doğanay’a aittir. Kendisi söylemiştir.(Eraslan Doğanay’dan)
Ademşit Nebi’den gelir neslimiz
Güruhu Naci’dir soyumuz bizim
İbrahim Halilullah büyük dedemiz
Nebiler,Veliler ulumuz bizim
Muhammed Mustafa nur tecellimiz
Şafaat kânımız hem de dedemiz
Aliyyül Mürteza bizim babamız
Muhammed Mustafa ceddimiz bizim
Hasan, Hüseyin’le ol Şah’a vardık
Şah İmam Zeynel’le zindanda durduk
Bakır kazanında pak olduk yunduk
Caferi Sadık’la ilime girdik
Ecdadımız Musa’yı Kazım’dır bizim
İmam Rıza şle şehri loş ettik
Taki Naki ile biz yola gittik
Ağular verdiler zehiri yuttuk
Kırklar makâmıdır yolumuz bizim
Cüneydi Bağdadi soyuından geldik
Kaddes Allah sırrı azize erdik
Hoca Ahmet sani birliğe yettik
Birlik makamıdır yolumuz bizim
Dilimiz imrandır perhiz ederiz
Hulki Rıza’nın yoluna gideriz
Küfreden kişiden nefret ederiz
Dil Perhiz vücut keçe yolumuz bizim
Hubuyar Sultandan bünyada geçtik
Hüseyin Abdal olduk şal giyip kaçtık
Muztafa Abdal’la çileye düştük
Kimseye demedik halimiz bizim
Sultan Murat nara attı nur ettik
Gönül anamızla irfana tettik
Zalim zulüm eyledi bırakıp gittik
Ecdadımız Hubuyar Sultandır bizim
Hüseyin Baba irfan sahibi babamız
Kul Yusuf evliya nurdur dedemiz
Ali İmran okur bizim sedamız
Hüseyin Abdal’dır dedemi,z bizim
İBRAHİM ETHEM Haktan söyler kelamı
Mümin kullar verir niyaz selâmı
Şefaata erer mümin haklar ise kelamı
Ahrette şaz olur birlikte ruhumuz bizim
Enver Haşmet (Sepet)
1925 Doğanşar (İpsile) doğumludur. 1000’ e yakın şiiri vardır. 1998 yılında ölmüştür. Şairin şiirlerinin hepsi derlenmediği için Hubyar’ la ilgili başka şiiri varmıdır bilinmez.
İlk defa çıkınca Tekke Beli’ ne
Tekke’ nin üstünde nurları gördüm
Nazar eyleyince dört bir yanıma
Tekeli Dağı’ nda karları gördüm
Bir heybet arzeder Tekeli Dağı
Süslemiş heryanı sağı ve solu
İlahi bir varlık taşı ve toprağı
o cennet misali yerleri gördüm
Bakta cemaline beğen de beğen
Benim bu cihanım cenneti değen
Kudreti beşeri meftun eyleyen
Yeşil zümrüt gibi kırları gördüm
Kemal-i fahr ile gördüm Himmet’i
Unuttum vallahi derdi mihneti
Akvam-ı divanda Şeyh’i Hümmet’i
Akranı, dostları, yarları gördüm
Tekke halkı yanımıza geldiler
Ehl-i dil olduğumu hemen bildiler
ENVER der hak ile yeksan oldular
Her emre müheyya erleri gördüm
Ömer Tozar
1954 Doğanşar doğumludur. Şiirleri Araştırmacı Fikri Karaman tarafından derlenerek kitaplaştırılmıştır.
Doğanşar’ lı (İpsile) Ozan Ömer TOZAR’ IN Tekeli Dağı için söylemiş olduğu deyiş, (Fikri KARAMAN )
Ozan Ömer’ in Hubyarla ilgili bir deyişi
Çıktım Tekeliyi seyran eyledim
Yellerimiz Hubiyarı anlatır
Alıp bağlamamı ağıt söyledim
Tellerimiz Hubiyarı anlatır.
Bir an cemalini görseydim keşke
Gerçek muradım bu, arzum yok başka
Dalında bülbüller gelmiş de aşka
Güllerimiz Hubiyarı anlatır
Hiçbir zaman su dövmemiş havandda
Hesabı var demiş yüce divanda
Çiçeklerle cem eylemiş kovanda
Ballarımız Hubiyarı anlatır
Cehalete karşı vermiş savaşı
İkilik denince dökülmüş yaşı
Hacı Bektaş, Yesevinin yoldaşı
Yollarımız Hubiyarı anlatır
Ömere himmet et en son deminde
Bir an konuk eyle sevda geminde
Kırklar sofrasında birlik ceminde
Dillerimiz Hubiyarı anlatır.
Tekkebelinden beri inerken
Ehl-i beyt sevdası özde yanarken
Aşk şerbeti içip semah dönerken
Ellerimiz Hubiyarı anlatır.
BEKTAŞ ALİ TEMEL
1)Ademin Başındaki Tacı Devlet Tercümanı
Anlımda secedayı itaat
Kaşımda kalemi kudret
Gözümde nuru hidayet
Kulağımda pek muhabbet
Burnumda burlu cennet
Ağzımda imanı şehadet
Göğsümde Kur’an-ı Hikmet
Elimde desti vilayet
Belimde kemeri hidayet
Dizimde demi hizmet
Ayağımda erkanı maşayih
Ardımda acel önümde nasip
Önün dünya geri yanın ahret
Şeriat şartım tarikat terkim
Marifet derdim hakikat muradım
Şeriatta Adem oğluyum
Tarikatta yol oğluyum
Marifette Kemal oğluyum
Hakikatte gök oğluyum
Atam gök anam yer
Adem dünyanın halifesi.
2) Hoş Geldiniz
Uzak yoldan gelen dostlar
Hoş geldiniz hoş geldiniz
Kadir kıymet bilen dostlar
Hoş geldiniz hoş geldiniz
Gelişiniz uzak yoldan
Soralım hatırdan haldan
Dilleriniz tatlı baldan
Hoş geldiniz hoş geldiniz
Sizde mevlanın ilhamı
Gönlümden attınız gamı
Ziyaret ettiniz dedemi
Hoş geldiniz hoş geldiniz
Benim ceddim Hubyar’dır
Hünkarınan özü birdir
Onlara niyazım vardır
Hoş geldiniz hoş geldiniz
Sunucunuz kurucunuz
Mevlam olsun korucunuz
Güzel ilham vericiniz
Hoş geldiniz hoş geldiniz
Bu ilham size mevladan
Aşktır insanı söyleten
Su için bizim yayladan
Helal olsun hoş geldiniz
Burası Hubyar köyü
Abu hayat soğuk suyu
Erenlerden içmiş meyi
Misafirler hoş geldiniz
Mehman demek Ali kendi
Ikrara bağlanmış bendi
Köylü ve memur efendi
Hoş geldiniz hoş geldiniz
Sefa nazar sürünüze
Ufağınız irinize
Kurban olam pirinize
Dostlar canlar hoş geldiniz
Yar Hünkar derneği
Onlar dünyanın örneği
Nasip etti dost görmeyi
Pirevine canlar hoş geldiniz
Hubyar hünkarın yeri
Önünde koymuştur seri
Taa geçen günlerden beri
Seven dostlar hoş geldiniz.
Atatürk büyük korucu
Cumhuriyeti kurucu
Gençliğe emanet verici
Sevgili dostlar hoş geldiniz.
Şeriat bir büyük gemi
Tarikat denizin namı
Marifet dalgıç ilhamı
Yüzen dostlar hoş geldiniz
Hakikat inci irıcitme
Sakın yanlış yola gitme
Atanın yolunu unutma
Mirim canlar hoş geldiniz
Kültürleşip konuşalım
Yol uğruna çalışalım
Muhabbetle hallaşalım
Mehman canlar hoş geldiniz.
İnsanlar cahil kalmasın
Yoldaşı şeytan olmasın
Bahtını kara bilmesin
Yoldaşlarım hoşgeldiniz.
Burası Tozanlı başı
Hızır Hubyar’ın eşi
Hıdır Ellez’in kardaşı
Kardaş eşler hoş geldiniz.
Yaylamız var yüce yerde
Ahtım başındaki karda
Hem gurbette hem de burda
Duran dostlar hoş geldiniz.
Kalpten kalbe yollar gider
Müminler ikrarı güder
Büyük küçük birer birer
Gönül dostları hoş geldiniz.
Sözüm söyleyim bu sıra
Sakın kalmayın kusura
Ayak uydurun asıra
Çağdaş dostlar hoş geldiniz
Ozgür ve çağdaş olalım
Laiklik nedir bilelim
Herkesle kardeş olalım
Kardaşlarım hoş geldiniz.
Söyle BEKTAŞ ALİ sözü
Mevladan ayırma özü
Kucaklarım hepinizi
Cümle dostlar hoş geldiniz
ALİ ATEŞ
Sivas’ın Hafik kazasının eski ismi Öykürü, yeni ismi Olukbaşı köyünden Hasan oğlu Ali Ateş şu şiiri dile getirmiş. Hubyar Talibi, Ali Ateş askere giderken diyor. Yedi sene askerlik yapıyor, Menemen savaşlarında bulunuyor:
Sivas’a erdim ki konaklar beyaz
Elesie gününden kalbimiz niyaz
Sakalı bıyığı ettiler tıraş
Cihanın sahibi Ali gel yetiş
Sivas’ı sorarsan küçücük kasaba
Dartar düşünürüm gelmez hesaba
Yıldız Dağı dokuzlara desene
Umut sende kaldı Hubyar dedem
Menemen’e indim bir uzun boğaz
Aha ben gidiyorum şenelsin Sivas
Solumda Dokuzlara kıldım bir niyaz
Umut sende kaldı Hubyar dedem
Tokat’a indim de valilik işi
Mercimek dağı da geliyor karşı
Turhal’a inince anladık işi
Umudumuz sende Hubyar dedem
Ali Ateş şiirleri eklerim
Türk oğluyum vatanımı beklerim
Albayrak bizimdir solmaz renklerim
Umudumuz sende yaradan Hüda
Kaynak : Hubyar Sultan Ocağı ve Beydili Sıraç Türkmenleri – A.KENANOĞLU – İ.ONARLI Hubyar Sultan Derneği Yayınları 1
Önemli Not : Bu Makaleyi kullanırken lütfen kaynak göstermeyi unutmayınız. |